Peki ya düşündürdü mü?
Geçtiğimiz günlerde Antakya Uzun Çarşı içinde yaşanan yangın hem korkuttu hem de “eski kent ve bu kenti yönetenlerin mevcut imkânları olası bir yangına ne kadar hazır” kısmını sorgulattı!
Yangın riskini, tarihi kent kimliği ile ön plana çıkan Antakya’da gündeme taşıyan ilk örnek, Paris’teki Notre-Dame Katedrali’nde 16 Nisan günü yaşanan büyük yangın olmuş, 850 yıllık dünya kültür mirası çok büyük hasar görmüştü. Ancak Antakya’nın son örneği kendi içinden geldi. Geleneksel Uzun Çarşı’sı içinde, baharatçıların olduğu dar sokakta çıkan yangın korkuturken, oluşan zarar, “tarihi yapıların korunmasında neredeyiz” sorusunda birikenlerin endişelerini bir kez daha alevlendirdi.
O zaman sorularımızı sıralayalım mı? Sahi, Antakya’nın doğu yakasının dar sokakları ve bitişik nizam evlerinin ‘taş ve ahşap’ hikâyesinde, olası bir yangın için ne kadar hazırız? Sahip olduğumuz yangın hidrantları adına ne kadar hazırız? İtfaiye ekipmanlarımızın bu dar alanın kontrolü adına ne kadar hazırız? Geri getirilmesi bir daha mümkün olmayan kültürel mirasın geleceğe ‘hasarsız’ ve ‘eksiksiz’ aktarımı noktasında ne kadar hazırız? Geniş itfaiye araçlarının geçmesine olanak tanımayan sokakların adeta bir labirent oluşturduğu eski kent adına ne kadar hazırız? -Tamer Yazar-