Bir KADIN daha!…Bir kadın daha ! Ve bir kadın daha ÖLDÜRÜLDÜ! Nefes, nefes, beden beden, kimi bıçaklanarak, kimi parcalanarak, kimi başı kesilerek, hunharca öldürülüyoruz!. Güldünya’lar, Emine’ler, Özgecan’lar, Şule’ler, Nadira’lar, Rabia’lar, Pınar’lar.!.. Sayıları binleri bulan kadınlar, erkekler tarafından öldürüldüler! Şimdi de ikbal Uzuner ve Aynur Halil!
Yarın da; yüzü, yaşı , medeni hali, mesleği, coğrafyası belirsiz daha nice kadın öldürülecek bu topraklarda!
Sokaklarda, taciz olayları adeta “sıradan, tecavüz olayları da “olağan” hale geliyor!
Hiç bir ev, hiç bir sokak, hiç bir şehir artık güvenli değil! Ne kadınlar, ne çocuklar, ne hayvanlar için.
Çünkü;
-toplumsal yapı, ilke ve kurumlarıyla çökerttildi! -Ekonomik ve sosyal eşitsizliklerin, derinleşen krizlerin , yoksulluk ve yoksullugun her sınıf için yaşam kategorilerini yok ettiği koşullar yaratıldı!
-Bu koşulların da teşvik ettigi sosyal, kültürel, psikolojik çöküşlerin, birey ve grup bazında ortaya çıkardığı her türlü suç, her türlü şiddet, madde kullanımı vb. vakalarının sistematik ve yaygın hale gelmesi karşısında, etkili hiç bir önlem alınmadı!
-Mafyatik ilişkiler ve şiddete dayalı güç odaklarının toplumsal, ekonomik alanda “meşru, dokunulamaz” olduğu algısının yerleşmesine olanak yaratıldı!
-Şiddetin her türünün ve özellikle cinsiyetçi şiddetin, toplumsal yönetimin bir unsuru olarak, öncelikle beden ve mekan hakimiyeti üzerinden hegemonyayı sürekli kılmayı sağlayan bir araç olarak kullanılması kolaycılığına düşüldü!
– Her insanın yaşam güvenliğini sağlamanın, bunun için koşulları oluşturmanın devletin ve yönetim yetkilerinin temel amacı, anayasal ödevi olduğu göz ardı edildi!
-Kadınların “kendi hayatlarına ve ne yapabileceklerine dair asli tercihlere sahip olmalarını sağlayacak siyasal, sosyal, ekonomik ve kültürel koşulların oluşturulması amaç edinilmedi, yasal duzenlemeler, bütçe ve program olusturulmadı, kurumsal, yapısal dönüşümler, kültürel atılımlar yapılmadı.
Bu koşulların oluşturulması mücadelesini veren kesimler de her türlü araçla baskı altına almaya çalışıldı. Kadınlar, tek varoluş biçimi olarak, hakim kılmak istenen siyasallaşmış bir din anlayışı içinde “dini bütün hayatlar” sürmeye teşvik, hatta ‘mecbur’ eden bir kültür anlayışına kapatılmak istendi.
Kadınları siddete karşı koruyan yasalar etkin uygulanmadı, önlemler alınmadı,etkin caydırıcı cezalar verilmedi, verilmiş cezalar, infaz sisteminin açıkları ve haksız aflar nedeniyle uygulanmadı, suçlular salıverildi. Bunlardan bir çoğu yeniden aynı türde suçlar işledi. Istanbul Sözleşmesinden hukuka, teamüllere aykırı (yok hükmünde) bir işlemle, çıkma kararı verildi.
Dolayısıyla:
-Eril bir şiddet dili, bilinçli ve kasıtlı şekilde, tüm topluma yayıldı, fiziksel ve psikolojik şiddet, bireysel varoluş biçimi olarak benimsetildi, her türlü şiddet eylemi , görüntüsü ve vahşeti karşısında toplumun bir şekilde kayıtsız kalmasına neden olacak bir duyarsızlık boyutu sağlandı.
-Eşitlikçi toplumsal cinsiyet kurgusu, kadın erkek eşitliği, söylem ve eylemsellik alanında sistematik olarak en yetkili ağızlardan her türlü araç ve biçimde sürekli olarak reddedildi.
-Kadın; sosyal, kültürel alanda dinsel bir anlayışın belirlediği, günah kavramını içeren bedensel bir imgeye indirgendi, bu bedensel imge algısı giderek ekonomik, siyasal olmak üzere tüm yaşama hakim kılındı!
-Kadının , özel hayatında da biyolojik, fizyolojik, moral ve cinsel yönleriyle insansal varlığı, kişi olma hakkı, özgür iradesi yok sayıldı, ailenin parçası, kocasının malı, baba, kardeş, oğul, amca, dayı “namusu” olan ‘bedensel bir meta’ gibi gösterildi. Cinsel bir obje ya da kutsallaştırılmış annelik vasfı içine hapsedildi! Bu anlayışla, kocalar, oğullar, kardeşler, amcalar kadınları öldürdükçe, hukuk ve kurumlar, onları cezasız bırakacak hafifletici nedenler, indirim hükümleri buldu.
-Anayasal yetkili dini kurumlar ağzıyla “6 yaşında evlenebilir, bezinden, dizinden tahrik olunabilir” fetvaları ile kadının varlıksal, onursal bütünlüğü yok sayıldı!
– İçkisi , eteği, şortu, gülüşü, yürüyüşü katli için neden sayıldı!
-Bu anlayış eğitim, sanat, hukuk, toplumsal tüm yaşama dayatıldı ve kadın kamusal her alandan, iş yaşamından, sokaktan, üniversiteden, hayatın akışını belirleyen mekanlardan alınıp eve kapatılmak istendi.
“Kadın Cinayetleri Politiktir”!
Kadınları, onur ve akıl sahibi insan bireyi, kişi hak öznesi varlıklar olarak, dokunulmazlıklarını, haklarını düşünsel ve yaşamsal alanda güvence altına alan siyasal , ekonomik, kültürel, felsefi bir eşitlik olmadan, bu eşitli temel alan bir toplumsal, siyasal yapı inşa edilmeden güvende, güvenlikte olmayacaklar. Kadın cinayetleri, kadına (çocuğa, hayvanlara) yönelik şiddet sorunu çözülmeyek! Bunun için farklı bir hukuksal, siyasal, sosyal, ekonomik ve kültürel koşullar bütününün hakim olmasını sağlamak, dayanışma içinde, mücadele etmek, bütün toplumun görevi! Toplumun sesini duyması gereken TBMM ‘ nin oncelikli varlık nedeni…Bu cinayetlerı durdurun, yaşam güvenliğımizi sağlayın.
Hukukçu/Akademisyen