Siyaset sahnesinde tansiyon giderek yükseliyor.
Tansiyon yükseldikçe, siyasilerin ağızlarından çıkan sözler daha da sertleşiyor. Öyle ki; Sanki bir daha yüz yüze bakmayacaklarmış gibi bir durum ortaya çıkıyor.
Kamuoyu yoklamaları sonuçları açıklandıkça bu durum kendini daha net bir şekilde gösteriyor. Özellikle iktidar kanadı sertleşmede ön sırada yerini alıyor.
Bu arada dünyada çok önemli gelişmeler oluyor.
Bir yandan mevsim gereği orman yangınları ile karşılaşıyoruz. Öte yandan yanlış uygulanan imar politikaları nedeniyle büyük afetler yaşanıyor.
Buna birde yeteneksiz ve liyakatsiz kişilerin iş başına getirilmesi sonucu oluşan olumsuzluklar eklendiğinde, durumun üst sınıra çıkmakta olduğu izleniyor.
Dünya, bir iklim değişikliği ile karşı karşıyadır.
Aşırı sıcaklar, seller ve taşkınlar.
Bir yandan anormal yağışlar, öte yandan kuraklık.
Bir yandan su sıkıntısı, öte yandan sel felaketleri.
İşte tüm bunlar önümüzde iken ve bu olumsuzlukların çözümlenebilmesi için yol ve yöntemler aranması gerekir iken, yükselen siyasi tansiyon ve bunun sonucu olarakta sertleşen söylemler nedeniyle ikinci plana itiliyor yada görmezden geliniyor.
Hâlbuki dünyanın geleceği doğanın bu olumsuz koşullarda bozulan dengesinin yeniden sağlanması ve yaşanabilir bir dünya haritasının oluşabilmesi için gerekenlerin yapılması olmalıdır.
Bu gerçekler görülür ve bu zorunluluk çerçevesinde hareket edilirse, yaşanabilir bir dünyanın yeniden elde edilebilmesi mümkün olabilir.
Eğer bunlar görülmez ve gerekenler yapılmazsa, bilinmelidir ki ileriki zaman dilimi içerisinde bu sorunların çözülmesi imkansız hale gelecek ve yaşanabilir bir dünya elimizin altından kayıp gidecektir.
Bunun için de her türlü kişisel beklentileri, siyasi hırs ve ihtirasları ötelemek suretiyle adımlar atılmalı ve bir yol haritası izlenmelidir.
Dünya ülkeleri ekolojik sorunun önemini ve önlem alınmazsa ileriki günlerde daha büyük tehlikelerle karşılaşılacağını gördükleri ve anladıkları için, konusunda uzman olan kişilerin önerileri doğrultusunda hareket etmek suretiyle tehlikeyi önlemeye ve dünyanın yeniden yaşanabilir bir hale gelebilmesi için gerekenleri yapmaya çalışıyor.
Hiç kimse ben en iyi ve en doğruyu bilirim anlayışı ile hareket etmiyor, aksine konunun ehli olan yetenekli ve uzman kişilerin görüşleri doğrultusunda sorunu en az zararla atlatabilme yolunda adımlar atıyor.
Bizde de siyasi tansiyonun giderek yükseldiği bir ortam içerisinde bu gerçekler görülmeli ve beliren tehlikenin önüne geçebilmek için gerekenlerin yapılması yoluna gidilmelidir.
Bu yola girilmez ve gerekenler yapılmazsa, bundan sadece ülkemiz değil tüm dünya zarar görecektir.
Bu gerçeği hatırdan uzak tutmayarak bir yol izlenmeli ve konularında uzman olan kişilerin görüşlerine itibar etmek suretiyle hareket edilmelidir.
Eğer; kişisel beklentiler ön planda tutulur ise,
Eğer; liyakat yerine hatır-gönül sistemi gereğince konularında uzman olmayanlar belli yerlere getirilir ise,
Eğer; ufukta görünen tehlikenin önlenmesi için gerekenlerin yapılması yoluna gidilmezse,
Eğer; uzmanların görüşü bir yana itilip ,bir doğru vardır o da benim doğrumdur anlayışı ile hareket edilirse,
Bilinmelidir ki; bunun oluşturacağı zararın onarılması mümkün olamayacak ve etkisini tüm dünya hissedecektir.
Bu nedenle siyasi tansiyonun yükseldiği, kelimelerin sertleştiği bir dönemde, bunları hatırlatma gereğini görüyor ve duyuyoruz…
nabiinal@hotmail.com