Ana Sayfa Arama Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir

Yaşı kaç ya da dönemi?

Peki ya çimentosu? Antakya’nın

Peki ya çimentosu?

Antakya’nın gerçek hikâyesi için, doğu yakasının içine dalmak gerek… Tokmaklı kapıların dar koridorlarda kalabalık ettiği dünde adımlamak gerek… Ve her adımdaki kayboluşa dokunmak gerek

Eldeki fotoğraf karelerine ulaşmak için, öncelikle ahşap bir evin yanından geçiyorsunuz. Bir dönem sağlıklaştırılan, ama kısa süre içinde eskisinden daha kötü bir hale gelen Kırk Asırlık Türk Yurdu Sokağı’nın hemen orta yerinde bir ev burası. Sağlıklaştırmanın üzerinden yıllar geçse de, kurulan ahşap iskelenin kaldırılmamış oluşuna takılı kalıyorsunuz! Denildiğine göre, ön cephenin ‘yıkılma’ tehlikesine karşın kurulan iskele, bina sahiplerinin ‘talebiyle’ yerinden kaldırılmamış. O nedenle, Nisan 2013’ten bu yana yerinde korunan iskele hem o günü hatırlatmış hem de eldekinin çaresizliğinin altını çizivermiş!
Evi geride bırakıp, eldeki fotoğraf karelerine yansıyan taş kemerlere ulaşmadan, bu defa düne ekli taş bir çeşmenin yanından geçiyorsunuz. Çeşmenin üzerindeki eski yazılar da, okunması gereken bilgilendirme tabelası da silik harfleri yüzünden okunmuyor. Taş çeşmenin paslı musluğu, musluğundan uzanan ve neredeyse çeşmenin tüm hikayesine nokta koyan boruları ise, yerel idarelerin ve kent idarecilerin kent kimliği noktasındaki sınıfta kalışına karşılık en net kareyi avuçlarınızın orta yerine koyuyor.
 -ÇİMENTOLUYUZ-
Burası, Zenginler Mahallesi’nin yorgun ve yoksul sokakları arasında ilerleyen dar bir koridor ve koridorun üzerinde birer yarım ay şeklinde yükselen iki kemer… Kemeri oluşturan kesme taşların dün hikâyesi bilinmiyor. Ancak dünden kalana omuz verdiğini düşünen bugün, o taşların arasında yer bulmuş kendisine! Bozulan ve kendini zamana karşı koruyamayan kesme taşların arasına çimento olarak girmiş! İşçiliği de, estetiği de es geçen özensizliğin altına imza atmayı ise ihmal etmemiş.
-YAZILAR, ŞİİRLER-
Kendini yeterince anlatma fırsatı bulamamış tarihin kirletilişine tanık olunan doğu Antakya’nın her sokağında sizi karşılayan işgal kelimeleri burada da karşınıza çıkıyor. Eline sprey alan gençlik; öfkesini, aşkını, derdini burada da taşlara eklemeye devam etmiş. Kemerde mi? Bir şiir var! Kısa bir şiir… Aşka dair! Ama kendini anlatırken tarihi karalamış… Aşkını haykırırken, dünün hikâyelerini bastırmış… Bugüne nefes verirken, dünü öldürmüş…
 Duruma vatandaş tepkisi ise, hem umutsuz hem sitemkâr:
“Alıştık artık. Hatta bazen elinde kalem bu duvarlara yazanları görüyoruz, ama bir şey demiyoruz, diyemiyoruz. Desek ne olacak? Bugün gidip yarın yine gelecekler! Hatta bu defa geldiklerinde belki de küfürlü bir şeyler yazacaklar. O yüzden bu şiirlere razıyız. Madem engelleyemiyoruz, yazsınlar. Ama en azından bizleri utandıran küfürler yazmasınlar.”
Yerel idarecilere de mesaj yok değil!
“Niye temizlemiyorlar? Güzel soru… Siz bilmiyorsanız biz nasıl bilelim? Vardır bir bildikleri! Belki de tüm duvarların yazılarla dolmasını bekliyorlar! Eskiden böyle miydi? Bu evler ya bakımsızlıktan ya da terk edilmişlikten yıkılır, çökerdi. Şimdi restore edilenlerden bazıları bile bu yazılar yüzünden bakılmayacak halde. Emeğe yazık, tarihe yazık, kültüre yazık, bu şehre yazık. Ne diyelim başka?”
-Tamer Yazar-