Yazıklar Olsun…

Bir zamanlar “benim kadınım giyim tarzına kimse karışamaz” diyerekten yeri göğü birbirine katanlar, yüksek mahkemenin vermiş olduğu kararları tanımıyorum diye yüksek sesle tepki koyanlar, yine AİHM’nin kararına karşı, bunlar bu konudan ne anlar, ulemaya sormak lazım diyerekten AİHM’nin kararına karşı çıkanların şu sıralarda sesleri hiç çıkmıyor. Hatırlanacağı üzere başörtüsü ile ilgili uygulamaları nedeniyle yukarıda belirttiğim […]

Bir zamanlar “benim kadınım giyim tarzına kimse karışamaz” diyerekten yeri göğü birbirine katanlar, yüksek mahkemenin vermiş olduğu kararları tanımıyorum diye yüksek sesle tepki koyanlar, yine AİHM’nin kararına karşı, bunlar bu konudan ne anlar, ulemaya sormak lazım diyerekten AİHM’nin kararına karşı çıkanların şu sıralarda sesleri hiç çıkmıyor.

Hatırlanacağı üzere başörtüsü ile ilgili uygulamaları nedeniyle yukarıda belirttiğim sözleri söyleyen ,tutum ve davranış içine girenler, bu konu gündemden düştüğü için başka konuları gündeme getirmek suretiyle mağdur edebiyatı yapmaya başlamışlardı.

Ancak bir süredir bu mağdur edebiyatı yapmanın da toplum nezdinde kabul görmediği gelişmelerden anlaşılmaktadır.

İşte durum böyle iken, bu kez özellikle hanımların giyim- kuşam tarzına yapılan müdahaleler, saldırı düzeyine varacak şekilde tepki göstermeler, kaba kuvvete başvurmalar giderek boyutunu arttırmaya başlamıştır.

Metroda, otobüste, minibüste bir hanımın giyim tarzına karşı tepki göstermeler, yakışıksız kelimeler kullanmak suretiyle onu rahatsız ve rencide edici davranış içinde bulunmalar giderek yoğunlaşmaktadır.

Giydiği kıyafeti kendine göre açık bulan, kendini rahatsız ettiğini öne süren kişi ya da kişiler, o genç kadına yada genç kıza, olmadık sözler söylemek, onu bulunduğu yeri terk etmeye zorlamak suretiyle kafa yapılarını bir kez daha gözler önüne serdiklerinin farkında bile değiller…

Bu meyanda son olarak Maçka parkındaki olay, bardağı taşıran damlalardan birini oluşturmuştur.

Parka dinlenmek ve kitap okumak için gelen birkaç genç kızın giysisi, parktaki özel güvenlik görevlisini rahatsız etmiş. Herhangi bir şekilde yetkisi ve görevi olmadığı halde o genç kızların giysilerinin açık olduğunu, bu kılıkla parkta oturmalarına izin veremeyeceğini söylemek suretiyle onları parkı terk etmeye zorlamıştır.

Bu tür eylemler ne yazık ki , giderek artmaktadır.Artık toplu vasıtalarda , parklarda ,caddelerde , kaldırımlarda kafelerde, restaurantlarda oturan bayanların giyim tarzlarına müdahale edebilme, giyim –kuşam konusunda fikir yürütüp karar vermek suretiyle muhataplarını rencide edici söz ve davranışlarda bulunabilme cesaretinde bulunanların sayısının giderek arttığı görülmektedir.

Böylesilere acımak mı, gülmek mi, yoksa ruh hastası demek mi gerekir?…

Gelişmelere ve yapılanlara baktıkça, bunu yapanların akıllarının fikirlerinin, kadın ve cinsellik olduğu net bir şekilde kendini göstermektedir.

Kişileri, akılları ,yetenekleri, bilgi ve becerileri ile değerlendirme yerine, giydikleri giysinin açık ve kapalı oluşuna yönelik değerlendirme yoluna gidenler, kadını sadece bir cinsel obje olarak gören zihniyetin esiri durumdadırlar.

Böyleleri ,kadın bir cinsel obje olunca, kadın ikinci sınıf bir vatandaş olarak değerlendirilince, yaşam tarzlarına da müdahale etme hak ve yetkisinin kendilerinde olduğunu varsaymaya başlamışlardı.

Yaşanan bu tür olaylara baktığımızda saldırganların gözünün sadece kadının göğsünde, kalçasında, bacağında olduğu açıkça kendini göstermektedir.

Böylesi zavallılar, kadının bir değer olduğunu, bilgi ve birikimi ile en az erkekler kadar ülke ve dünya sorunları ile ilgilenebilecek, çözümü için çaba sarf edebilecek, ilim ve bilim dalında ise yeni yeni gelişmelere ve araştırılmalara imza atabilecek güçte ve yetenekte olduğunu hatırlarına bile getiremiyorlar. Zira öyleleri için kadın böylesi yeteneklere sahip biri olamaz. Kadın kendi çağdışı kalmış, anlayışlarına göre giyinecek, erkeğin gerisinde yürüyecek, sadece evinde erkeğinin ve çocuklarının hizmetkârı olarak görev yapacak biridir.

Ne hallere gelindi?.

Meşhur bir özdeyiş vardır: “Herkes gider mersine biz gideriz tersine”diye…

Şeriatla yönetilen ,dini kuralların egemen olduğu, kadına hiçbir hakkın tanınmadığı, Suudi Arabistanda bile kadınlara bikini giymenin ve bikinili giysilerle dolaşıp ,denize girmenin serbest bırakılma aşamasında olduğu bir zamanda ,bizde hala kadının giyim tarzına müdahale ediliyor. Göğsüne, kalçasına,bacağına bakılmak suretiyle, kadının iffeti hakkında ahkam kesiliyor.Onlara saldırıda bulunulabiliyor.”

Anayasamıza göre “demokratik laik sosyal hukuk devleti” olan Türkiyemizde, halen insanların yaşam tarzına müdahale edilebiliyorsa, kadına giyim kuşamından dolayı hakaret edilebiliyor,saldırıda bulunulabiliyorsa ,kabahati birazda kendimizde aramamız gerekir.

Demek ki biz “Atatürk ilke ve devrimlerini yeterince özümseyememiş ve özümsetememişiz.”

Yazıklar olsun….

nabiinal@hotmail.com

Exit mobile version