“Yaşamak ne güzel şey
TARANTA – BABU
yaşamak ne güzel şey…
Anlayarak bir usta kitap gibi
bir sevda şarkısı gibi duyup
bir çocuk gibi şaşarak
YAŞAMAK…
Yaşamak:
birer birer
ve hep beraber
ipekli bir kumaş dokur gibi…
Hep bir ağızdan
sevinçli bir destan
okur gibi
YAŞAMAK.” Nazım Hikmet
Hasan Hüseyin, toplumcu-gerçekçi şiirimizin önde gelen temsilcilerindendir.
Hasan Hüseyin’in önemli yapıtlarından biri “Haziranda Ölmek Zor,” dur.
Yapıta adını veren dize, Haziranda Ölmek Zor, 3 Haziranda yitirdiğimiz büyük ozan, dünya ozanı, Nazım’ın ölümüyle ilgilidir.
Ayrıca, bu dizeyi, bir haziran aydınlığında, 2 Haziran’da, tıpkı Nâzım gibi gurbette, Sofya’da, bir hastane yalnızlığında göçüp giden Orhan Kemal’e armağan etmiş ozanımız, “Orhan Kemal’in güzel anısına” diye not düşerek
Hasan Hüseyin, yapıtla ilgili olarak: “1963’lerde yaşanılanları ben, ancak böyle dökebildim 1976’larda şiire. On üç yılda özümsemişim o olayları, on üç yıl sonra damıtabilmişim. O günleri yaşayıp da ozanlığa soyunanlar, elbette ki benden daha iyi yapabileceklerdir bu işi. ‘El elden üstündür, taa arşa kadar’ demiş eskiler.” der.
3 Haziran bilindiği gibi, “Güzel yüzlü şair”, “Mavi gözlü dev.” adıyla bilinen Nazım’ın ölüm yıldönümüdür.
Nazım, bu ülkenin yetiştirdiği büyük bir şairdir, büyük bir sanatçıdır. Çağdaş Türk şiirinin öncüsüdür. Dünyanın en büyük şairleri arasında yer alır.
Tüm dünyanın “Mavi Gözlü Dev”idir o. Sanki ölümünün ipuçlarını şiirlerinde vermiş gibi:
“1902’de doğdum
doğduğum şehre dönmedim bir daha
geriye dönmeyi sevmem…
kimi insan otların, kimi insan balıkların çeşidini bilir
ben ayrılıkların
kimi insan ezbere sayar yıldızların adını
ben hasretlerin…”
Yaşamı boyunca çektiği çileleri, acıları, zorlukları ziyaretine giden her insan yüreğinde duymuş ve ondan özür dilemiştir.
Ona gerçek huzuru tattıramadık ne yazık ki.
Haziran ayı, yalnız Nazım’ı alıp gitmemiş? Nazım’la birlikte pek çok yazın adamımızı bizden koparmış. 2 Hazirana bakıyorum: Ahmet Arif ve Orhan Kemal.
Şiirimizin gür sesi, söyleyeceklerini tek yapıtta, Hasretinden Prangalar Eskittim’de, söylemiş A.Arif. Yalın, içten, büyülü şiirler. Işık saçıyor insanların yüreğine.
Orhan Kemal’e gelince, öykü ve romanları günümüzde bile aşılmış değil. Hangimiz Bekçi Murtaza, Bereketli Topraklar Üzerinde romanlarından etkilenmemiş?
Orhan Kemal’i var eden etkenlerin bir ucu da, taa Bursa Mapusanesi’ne dayanıyor. İkinci Dünya Savaşı Yılları. Orhan Kemal şiir yazmaktadır. Büyük Usta Nazım Hikmet, “Sen şiiri bırak, öykü yaz.” diye öneriyor ve Orhan Kemal, öyküye başlıyor.
Haziran ayı, önemli bir düşünürümüzü de alıp götürmüştü aramızdan. Cemil Meriç’i.
Cemil Meriç, geç fark edilen bir aydın, bir değer. Kimileri onu Batılılaşmanın karşısına çıkarılan bir Doğulu olarak görür.
Cemil Meriç, Türk düşünce yaşamının zirvelerinden birisidir. Anlamak, ayağa kalkıp koşmak isteyen herkesin ondan alacağı çok şey vardır. Ali Yüce’nin ifadesiyle: “Onun toprağı güneyin toprağı canım. Kimseyi aç, susuz ve kimseyi yalnız bırakmaz.”
Kültür ve Sanatın, bir ülkede demokrasi kültürünün gelişip serpilmesine çok ciddi katkıları olduğunu biliyoruz.
Haziran ayında aramızdan ayrılan yazarlarımızın kaybı, edebiyat dünyası için büyük bir eksikliktir. Ancak, onların bıraktığı eserler ve edebi miras, gelecek nesiller için bir ışık kaynağı olmaya devam edecektir. Her biri, kendine özgü tarzları ve anlatılarıyla okurlarının kalbine dokunmuş, edebi bir miras bırakmışlardır. Onların yazdıkları, sadece dönemin sorunlarını ve güzelliklerini değil, aynı zamanda insan ruhunun derinliklerini de yansıtmaktadır.
Unutmayalım ki, edebiyat sadece yazıldığı dönemin değil, tüm zamanların aynasıdır. Bu yazarların eserleri, zaman ve mekânı aşarak, her daim bizlere dokunmaya devam edecektir. Bu yüzden, onları unutmamak ve eserlerini yaşatmak, hepimizin görevidir. Haziran ayında yitirdiğimiz yazarlarımızın anısını saygıyla yad ederken, onların eserlerini okumaya ve okutmaya devam edelim.