28/02/2022 tarihli, 6 siyasi partinin üzerinde uzlaşarak yayınladığı “Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem” mutabakat metninin değeri; Gezi Davası, Kaftancıoğlu hakkındaki Yargıtay’ın onama kararı ve ifade özgürlüğü üzerinde artan baskılar göz önüne alındığında daha iyi anlaşılacaktır.
Bu mutabakat metninin önsözünde, “istişare ve uzlaşı ile çözülemeyecek bir sorun olmadığı, şeffaf ve hesap verebilir yürütme, etkin yasama, bağımsız tarafsız yargı” ilkelerinin benimsendiği belirtilmiştir. Ayrıca, “kamu yönetiminde şeffaflık, yolsuzluklarla etkin mücadele, düşünce özgürlüğünün teminat altına alınması” terimlerine de yer verilmiştir.
Bu terimler, aslında ülkemizdeki sorunların da bir özetidir.
Gerçekten tarafsız, bağımsız bir yargı, ifade özgürlüğünün teminat altına alınması, yolsuzluklarla mücadele edilmesi halinde, ülkemiz, müthiş bir özgürlük ortamına ve refah seviyesine ulaşacaktır.
Bunlar, bir zincirin birbirine bağlı halkalarıdır. Tarafsız, bağımsız yargı olmadan ifade özgürlüğü olmaz, ifade özgürlüğü ve hukuk olmadan demokrasi olamaz, demokrasi olmadan yatırım olmaz, yatırım olmadan da refah olamaz. Yani enflasyon, paramızın değer kaybetmesi gibi tüm başlıklar, aslında bu metin özümsendiği ve uygulandığı takdirde çok rahat bir şekilde çözülebilir.
Yeter ki niyet edilsin.
Bundan ötürü 6’lı masa, Türkiye için çok önemli bir harekettir. Bu masanın tüm paydaşlarının, büyük bir sorumluluk bilinciyle hareket etmesi gerekir.
İktidardan maddi olarak nemalanan ve bu kazançlarını değişim durumunda kaybetme tehdidi gören bir kesim, “6’lı masa dağılsa da biz de dalga geçsek” modu ile hareket etmektedir. Ana Akım diye kabul edilen, tarafsız ve bağımsız olmayan medya okunduğunda ve programlar izlendiğinde, bu saikin ne denli yüksek olduğu hemen görülecektir.
Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi, Sorunları Artırdı!
16 Nisan 2017 tarihli referandumla, Türkiye, tarihinde olmayan bir sisteme, “Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ne” geçmiştir.
Bu sistem, savunucuları tarafından, “bürokraside hız yaşanacağı, ekonomide şahlanma olacağı” iddia edilmişti. 2017’den bugüne, ekonomi çöktü. Enflasyon ve paramızdaki değer kaybı, Cumhuriyet tarihimizde görülmemiş bir noktaya ulaştı. İnsanlar, marketlerde ve benzin istasyonlarında metrelerce kuyruklar oluşturdu. Konut, kira, otomobil fiyatları, fahiş artışları gördü. Hukuk, daha bağımlı ve taraflı hale geldi. Özgürlükçü kararlar azaldı, baskıcı kararlar artış gösterdi.
Meclis adeta yok sayıldı, Milletvekillerinin değeri ve etki alanı azaltıldı. Ülke, kararnamelerle yönetilir oldu. Mesela Meclis’in kabul ettiği İstanbul Sözleşmesi’nden bir gecede bir imza ile çıkıverdik.
Hukuk sistemi çöktü. Adalet, dağıtılamaz oldu, dosyalar adliyelerde adeta sel oldu. Hakim ve Savcıların, HSK marifetiyle, yürütmeye bağımlılığı artırıldı. Yeri geldi, Anayasa Mahkemesi kararı, yerel mahkeme tarafından tanınmaz ve uygulanmaz oldu. Bu karara imza atanlar terfi ile bir nevi ödüllendirildi.
Bugün Türkiye’de kimse, kuvvetler ayrılığında söz edemez. Yürütme de, yasama da, yargı da tek noktadadır.
İşin özü, bu sistem, her anlamda en kötü verileri görmemize sebep oldu. Bize iyi gelmedi.
Yeni Hikayenin Başlıkları
Öncelikle yeni bir hikaye yazılırken, süreçte, kindar söylem ve davranışlardan kaçınmak gerekir.
Ortak akıl, istişare üstün tutulmalıdır.
Hızlıca ifade özgürlüğü teminat altına alınmalı, Hakim ve Savcılara gerçekten bağımsız olabilecekleri hissettirilmeli, HSK üzerinden yürütmenin vesayeti kalkmalı.
Yolsuzluk yapanın, yanına kar kalmadığı gösterilmeli. Tüm kamu kurumlarında şeffaflık sağlanmalı, yolsuzluğun hangi boyutlarda olduğunun tespiti için denetim mekanizmaları kurulmalı.
Çiftçi ve sanayiciye pozitif ayrım yapılmalı. Üretim desteklenmeli. Üreticinin üzerindeki SGK, yüksek yakıt ve enerji fiyatı gibi yükler alınmalı.
AB süreci tekrar başlatılmalı, yabancı yatırımcının üretim noktasında tekrar ülkeye giriş yapması sağlanmalı.
İşin özü, umudu büyütmek gerekir.