Bir yılı daha geride bıraktık…
Zaman dışında her şey ya da tam tersi… bir coğrafyanın öznesi olabilmek…
Anlatıcı, karakteri ya da dönüştürücüsü…
Çocukluğun geleceğe yaptığı atıf gibi, dönemin zihinde canlanan karmaşası da gelecekte etkilidir.
Mekân, nesneler ve içimizden geçen sokaklar da buna dâhil…
Mekân gibi dil de seçimdir çünkü.
Hayalle gerçek arasında yaşanan kekeme hali ya da aniden hırpalanan bir şehir…
Hemen her kıvılcım bir gerçeklikle sınanır.
İhtimaller, düşler, düşünceler…
Çağrışım da en az seçmek kadar etkili ya belki o…
Acı, kaos, kötülük ve kayıplarımız…
Aşina olmanın acizliği sonra…
Geride bırakamamak
Ya da hayatın dökümünü bulup çıkarmak…
Tükenmeye yakın gibi bir gelecek yaratmanın ufacık gerginliği…
Yüzleşmek diyorlar aynanın benliğine…
Çarpıtılan, yok sayılan, habermiş gibi gözümüze sokulanlara inat…
Aynaya çatlağından dokunmak…
Sanrıların ötesinde bir mucize, bir meteor, bir kuyruklu yıldız…
Bir dilek dilemenin çok ötesi oysa…
Çocuk işçileri geride bırakamayan bir hüzün
Çocuk gelinleri
Emekli ve asgari ücretliler…
Kolon, kiriş, Richter…
Ve ağır hasarlı bir şehir…
Unutulmuş coğrafyalar ve sanallaşan acılar…
Akran zorbalığı ve sanal zorbalık…
Ama adalet en önemlisi de adalet…
Yaşamamızın çoğunu kalabalık cümleler oluşturuyor aslında.
Ve İnsan yaşadığı yeri değiştiremiyor yazık ki…
Her an bir etki alanı, bir mıknatıs…
İklim, toplum,
Bireyin tek başarısı yalnızlaşmak gibi… İyi olmanın tek yolu…
Yapay zekânın ötesinde bir ikinci insanlık arayışı,
Yeni bir yıl
Acıyı ve kötüyü uzaklaştırmak gibi bir gayret…
“Yeni bir romanın başlangıcındayım ve öyle bir şehirden geçti ki yolum” diye başlayasım var
Ama olmuyor
Geride bırakamamak
Ya da hayatın dökümünü bulup çıkarmak…
Tükenmeye yakın gibi bir gelecek yaratmanın ikircikli gerginliği…
Yüzleşmek diyorlar aynanın benliğine…
Çarpıtılan, yok sayılan, habermiş gibi gözümüze sokulanlara inat…
Aynaya çatlağından dokunmak…
“Büyük kentlerin yoksul semtlerinde insanlar olduklarından yaşlı görünürler. Yaşınız ne olursa olsun, yoksulsanız zaman hızlanır; organlarınız daha çabuk eskir…” diye yazmış Korkut Boratav[1]
Çünkü bütün şehirler aynı kasvetin seyrinde…
Sokaklar ve simalar…
Bütün romanlar aynı…
Mekânlar ve nesneler…
Kolay kazananlarla, yaşamı boyunca yoksullaşanlar…