Yeni Yıl

Zamanı iyileştiren bir geleceği saklamak ya da sıklıkla yinelediğimiz bir sözcüğün alışkanlığında kaybolmak… İçimizde taşıdığımız her neyse, yarım kalmış bir tutkuya karşılık gelen şey… Filmden arındırılmış kare Romandan kırpılmış pasaj… Objektife takılan görüntü “İnsanlarda tek güzel kanun, suyu ışık yapmaları, düşü gerçek yapmaları…”  diye yazmış Paul Eluard Yenilenmek, yeni bir yolu adımlamak, geleceğe soluk olmak, […]

Zamanı iyileştiren bir geleceği saklamak ya da sıklıkla yinelediğimiz bir sözcüğün alışkanlığında kaybolmak…

İçimizde taşıdığımız her neyse, yarım kalmış bir tutkuya karşılık gelen şey…

Filmden arındırılmış kare

Romandan kırpılmış pasaj…

Objektife takılan görüntü

“İnsanlarda tek güzel kanun,

suyu ışık yapmaları,

düşü gerçek yapmaları…”  diye yazmış Paul Eluard

Yenilenmek, yeni bir yolu adımlamak, geleceğe soluk olmak,

Sözcükleri kırıp tüketmemek…

Bir çocuğun kaygısızlığını arayıp uçurtmalara asılmak…

Bilincin kendini var etme seçeneği ya da incinmiş bir tebessümü yeniden yaşatmak gibi…

Ancak algının dahi sıradanlaştığı bir alışmışlık durumu hemen her yanı sarmış gibi…

Yılın neredeyse tamamını…

Bir çocuğun tedirgin adımlarını

Bir kadının tedirgin bakışlarını

Canlının kaygılı gizlenişlerini…

Kurduğumuz cümlenin yayılma hızını belki…

Anlamsızca hızlanan klavye tuşlarını ve hemen her an kasvetin yaşattığı o garip karmaşayı…

Acının etkisi kadar insanı boğan bir his yoktur çünkü…

İçine dökülen sızının belirsizliği kadar…

Yıllar peş peşe ilerlerken, gelişigüzel iliştiğimiz sokak ya da hafızımızda silikleşen kayıt…

Zihnimizin taşımakta zorlandığı kayıplar gibi…

Bir yılı daha geride bıraktık…

Değişken ve esnek gündeme rağmen, kaygılı çocuk doğasını iyileştiremedik yazık ki…

Kadın cinayetleri

Çocuk istismarı

Doğa tahribatı

İşçi sağlığı ve güvenliği

İşsizlik ve çocuk işçiliği

Yoksulluk

Ve düşlerimizi baskılayan kötücül bir çemberin kaygılı haberleriyle çatırdayan bir yılı daha geride bıraktık… 

En yakınımızda, en uzağımızda, sokak başında, evde…

Beslenemediği için ölen bir çocuğun çığlığıyla uyandık…

Sonra dünyayı kasıp kavuran savaşların şiddetiyle

Sokakta, evde, işyerinde, nefrete uğrayan kadını, erkeği, çocuğuyla

Bir çeşit bulanıklık ama daha çok yıkıcı bir yıpratma…

Çoğu zaman cinsiyetçi ve ötekileştiren…

Kendinden farklı olanı cezalandıran…

Güçsüzü, ötekiyi, en korunaksız olanı…

Zamanın kendisine verilen anlam, duygularımızı parçalayan olgu…

Kendini soluksuzlaştıran his ve canlının canlıyı ufaladığı kırılma anı…

Belki çağımıza sinen o karmaşada unuttuk tebessümü…

Belki kaybettiğimiz bakışlarda…

Yaşananların ne olduğunu anlatmak…

Kalabalığın ne olduğunu…

Gücün sarhoşluğunu

“İnsanlarda tek güzel kanun,

suyu ışık yapmaları,

düşü gerçek yapmaları…”  diye yazmış Eluard

Ve belki yeni bir gelecek tınısıyla gülümseriz…

Bir istiridye kabuğuyla, yeni bir gezegeni keşfetme telaşıyla…

Exit mobile version