Yeter ki…

İstanbul sözleşmesinden çıkmakla iyi bir şey yapıldığını söylemek mümkün değil. Kadın cinayetlerinin arttığı, yaşama şekline müdahale edildiği ve laiklik yeminin anlamını yitirdiği bir dönem yaşıyoruz. İstanbul sözleşmesi Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde oy birliği ile kabul edilmiş ve yürürlüğe girmişti. Bu sözleşmeden tek imza ile çıkıldıktan sonra ise kadına yönelik saldırılar artış göstermiştir. Demek ki, İstanbul […]

İstanbul sözleşmesinden çıkmakla iyi bir şey yapıldığını söylemek mümkün değil.
Kadın cinayetlerinin arttığı, yaşama şekline müdahale edildiği ve laiklik yeminin anlamını yitirdiği bir
dönem yaşıyoruz.
İstanbul sözleşmesi Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde oy birliği ile kabul edilmiş ve yürürlüğe
girmişti.
Bu sözleşmeden tek imza ile çıkıldıktan sonra ise kadına yönelik saldırılar artış göstermiştir.
Demek ki, İstanbul sözleşmesi bir supap görevi görüyordu.
Olmadı, olamadı.
Bu gidişle işler iyiye değil kötüye doğru hızla ilerleyecek.
Bakalım bu nereye kadar varacak.
Eğitim de bir acayip süreçte.
Oysa ki; eğitimin doğru bir yola girmesi gerekli ve zorunludur.
Eğer eğitim doğru bir yola girmez ise işler tamamen sarpa saracak, karıştıkça karışacak.
Bir milyon öğretmen atama bekliyor.
Aradan bir seneyi aşkın zaman geçmiş ama atama yok.
Mülakatı geçtiği halde 20.000 öğretmenin ataması yapılmıyor.
Tüm bunları bir araya getirince durumun vehameti daha da ortaya çıkıyor.
İşte bunları bir araya getirdiğimizde İstanbul sözleşmesinden çıkmanın isabetsizliği daha çok
kendini gösteriyor.
Yapılması gereken nedir?
Yapılması gereken sözleşmeye yeniden girmek için adımlar atmaktır.
Bu yapıldığı takdirde ortaya çıkan aksaklıklar ortadan kalkacak ve normal bir yaşam başlayacaktır.
Milli Eğitim Bakanlığı’nın bir talimatı var. Tasarruf.
Tasarruf gerekçesiyle sınıflar kapatılıyor.
Peki yarın ne olabilir?
Yarın okullar da kapatılabilir.
Bu gidişle bunlar da olur.
İşte bunun için İstanbul sözleşmesinden çıkmamak gerekirdi.
Bu gerçeği görerek yeniden sözleşmeye girmek için adımlar atılmasını bir kez daha hatırlatıyor ve
yineliyoruz.
Bunu hatırlatıyor ve yineliyoruz ki sorunlar çözülsün ve huzurlu bir yaşam başlasın.
Sonuç olarak,
Kadına şiddet olayları,
Yaşam tarzına müdahale,
Laikliğe çelme takılması,
Öğretmen atamaları ve sonuçları,
Mülakatı geçmiş öğretmenlerin atanmaması…
Bu ve bunun gibi bir çok sorun.
İşte hepsi bir araya geldiğinde çözümsüzlük yumağı daha karmaşık bir hal alıyor.
Çözüm için yapılması gerekeni az önce belirtmiştik.
Atacağımız adımlarla çözümsüzlüğü çözüme dönüştürmek elimizde.
Yere ki, isteyelim.
Yeter ki, çözüm doğrultusunda adımlar atalım.
Yeter ki, isteyelim, arzu edelim ve doğru adımlar atalım.
Yeter ki…

Exit mobile version