Türkiye’de sosyal destek mekanizmalarının yetersizliği ve derinleşen ekonomik kriz, çocukları suça sürüklüyor. Cezaevlerinde binlerce çocuk tutulurken, yüz binlercesi hayatta kalma mücadelesi veriyor.
Türkiye’de derinleşen ekonomik kriz ve yapısal sosyal sorunlar, çocukları adalet sisteminin merkezine çekiyor. Adalet Bakanlığı verilerine göre, 2025 yılının ilk yarısında cezaevlerinde 4 bin 293 çocuk bulunuyor. Bu tablo, ülkenin çocuklara sunduğu yaşam koşullarını gözler önüne seriyor.
Yoksulluğun kıskacındaki çocuklar suça sürükleniyor
174 bin çocuk, aileleri tarafından bakılamayacak durumda. Temel beslenme, barınma, eğitim gibi en basit ihtiyaçlara erişemeyen bu çocukların büyük kısmı devletin sosyal koruma ağının dışında kalıyor. Bu durum, çocukları suçla temas eden bir yaşam biçimine itiyor.
BirGün’ün aktardığına göre, 2024 yılında hakim karşısına çıkan çocuk sayısı 134 bin 383. Bu sayılar, sistematik bir çöküşün sonucu olarak değerlendiriliyor. Sosyal hizmetlerin yetersizliği, eğitimde fırsat eşitsizliği ve aile içi yoksulluk, çocukları erken yaşta ceza sistemiyle tanıştırıyor.
Cezaevlerindeki çocukların profili
31 Mayıs 2025 itibarıyla cezaevlerinde bulunan çocukların 1.341’i hüküm giymişken, 2.952’si ise henüz yargı sürecinde. Bu rakamlar, çocukların yalnızca suç işlemesi değil, aynı zamanda adalet sistemi içerisinde uzun süreli mağduriyet yaşadığını da ortaya koyuyor.
Denetimli serbestlikte 9 bini aşkın çocuk
Adalet Bakanlığı Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğü verilerine göre, aynı tarihte 9 bin 245 çocuk denetimli serbestlik altında izleniyor. Bunların büyük çoğunluğunu — 8 bin 382’si erkek, 863’ü kız çocukları — oluşturuyor. Bu çocuklar, devletin yakın takibi altında yaşamlarını sürdürüyor, ancak yeterli destek sağlanmadığında bu süreçler kalıcı rehabilitasyon yerine geçici çözümlerle sınırlı kalabiliyor.
Suçla mücadelede çocuk politikaları yetersiz
Uzmanlar, çocukların suça karışmasının yalnızca bireysel bir durum olmadığını, sistematik bir toplumsal sorun olduğunu vurguluyor. Eğitimde eşitlik, aile içi destek mekanizmaları, psikososyal hizmetler ve koruyucu sosyal politikaların eksikliği, çocukları korumasız bırakıyor. Bu durum, çocukların sokakta, okulda ya da evde yalnızlaştıkça sistem dışına itilmelerine neden oluyor.
Toplumun geleceği tehlikede
Yalnızca bugünü değil, yarını da tehdit eden bu tablo, Türkiye’nin çocuklara yönelik sosyal politikalarında radikal dönüşümler gerektirdiğini ortaya koyuyor. Her yıl artan sayılar, adalet sisteminin ve sosyal devlet mekanizmasının çocukları koruyamadığını kanıtlıyor.
Çocukların korunamaması, toplumsal barışı ve gelecekteki kuşakların sağlıklı gelişimini doğrudan etkiliyor. Sosyal destekler, aile içi eğitim ve kriz zamanlarında çocukları koruyacak politikaların geliştirilmemesi, bu karanlık tablonun daha da derinleşmesine yol açıyor.