İyi günler sevgili okuyucu
Bugün Ankara’dan İstanbul’a kimler yürüyor? “Adalet” sloganıyla yola çıkan binlerce insan yurt içi ve yurt dışına çok önemli mesajlar veriyor. Yürüyüşün başında CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu var. Ve milletvekilleri, partililer ve haksızlığa boyun eğmek istemeyen iktidar mağdurları yürüyor. Özünde bu yürüyüşü, jenerasyon farklılıklarıyla işlemek lazım.
Bugün haksızlıklara karşı yürüyen jenerasyonun başını “ Baby Boomers” olarak adlandırılan 1946 sonrası doğumlular çekiyor. Ona en büyük desteği, X kuşağı olarak bilinen 1960 ve sonrası doğumlular veriyor. Tam desteği henüz alınmamış olan 1980 sonrası doğumluların kuşağı, yani “Y” kuşağı da yürüyüşe sıcak bakıyor. Dün tv ana haber bültenlerinden, eski Genel Başkan Deniz Baykal da “bizi de sokağa çıkmak zorunda bırakmayın” diyerek, yaşamakta olan en yaşlı kuşağın “Sessiz Kuşağın” destek ve rahatsızlığını dile getirdi. Geriye, 2000 sonrası doğumlulardan oluşan “Z” kuşağı kaldı. En yaşlısı 17 yaşında olan bu kuşak ise dikkatli gözler ile olup bitenleri izliyor.
Bir ülke; bünyesinde barındırdığı beş ayrı kuşağın da adalet çatısı altında ortak bir duyguyla sokağa sıcak baktığı, protesto ettiği önemli bir süreç eşiğindedir. Bu organize, planlı ve programlı olarak tasarlanan yürüyüşün, 2013 yılında kendiliğinden filizlenen ve yayılan “Gezi Olayları” yürüyüşünden çok büyük farklılıkları vardır. Gezi olaylarında, merkezde “Y” kuşağı gençliği vardı ve çok yaratıcıydı. Onlara en büyük destek anne ve babalarından, yani “X” kuşağı temsilcilerinden geldi. “Sessiz Kuşak” ile “ Baby Boomers” kuşağı, gelişmeleri sempatiyle televizyon kanallarından takip etti. “Z” kuşağı ise henüz mahallede top koşturacak yaştaydı.
Yani özetle iktidar, ikidir, jenerasyonların sokağa indiği ve tepkisini haykırdığı bir süreç yaşıyor.
Şimdi sokakta, yaşlı amcaların başı çektiği, orta yaşın, ki bu yaş grubu şu anda ülkenin birçok yönetim kademesinde aktif roller ve sorumluluklar içindedir, destek verdiği, genç ve dinamik “Y” ve “Z” kuşağının her an ağırlığını koyabileceği, “sessiz kuşağın” ise ona yakışan biçimiyle gelişmeleri sessizce takip ettiği ilginç bir dönemden geçiyor.
Böyle bakıldığında, yürüyüşün amacına ulaşabilmesi açısından bu jenerasyonların birbiri arasındaki farklılıkların, sahip oldukları özelliklerin aynı potada eritilmesi gerekiyor. Tam da bu aşamada, yürüyüşün başat karakteri “adalet” sloganı son derece yerindedir. Özellikle “Y” ve “Z” kuşağının en çok önemsediği kavram, adalet duygusu. Yapılan araştırmalar bunu ortaya koyuyor. X,Y,Z kuşağının ortak özelliği ise son derece yaratıcı ve teknolojiye açık olmasıdır. Evrensel değerlere sımsıkı bağlıdır. Adalet kavramı da insanlık tarihinin yücelterek başat ettiği en önemli ve paylaşılır evrensel kavramları arasında ilk sıralarda yer almaktadır.
Kısaca demek istediğim şu ki, ülkede yaşanan sıkıntıyı evrensel “adalet” kavramıyla uyandırıp bir yürüyüş başlatırsınız, ama bu yürüyüşün çoğalması ve coşması için diğer evrensel kavramları zaman içinde jenerasyonların da ihtiyaçları dikkate alınarak savunulan değerler bütününe eklemek zorundasınızdır. Örneğin; Eşitlik, insan onuruna ve gerçeğe saygı, kişisel bütünlük ve kişilik hakkı, yaşam hakkı, insan onuruna saygı, özgürlük, sevgi ve hassasiyet ve hatta güvenlik hakkı gibi…
İşte buralarda da bir ortaklık, paydaşlık sağlarsanız, başlattığınız yürüyüş gerçekten de bir partinin yürüyüşü olmaktan çıkar, jenerasyonlar bu yürüyüşe aidiyet duyar, el ele ve kol kola girebilir. Ülke içinden yükselen bu ses, dışarda evrensel bir haksızlık sendromuna karşı paydaş olan milyonlarca duyarlı insanın da desteğini alır. İşte yürüyüşünüz o vakit, ülke sınırlarından taşıp evrensel bir boyut kazanır.
Yani gözünüzü sadece bıçak sizin kemiğinize dayandığında değil; bıçağın doğrultulduğu tüm et ve kemikler için açarsanız; adaleti ve özgürlüğü kendi öngördüğünüz bir çözüm senaryosunu elde etmek için değil, insanlık onuruna yakışan bir yönetim şeklini ve ortak çözüm önerilerini sağlamak için savunmalısınız.
O zaman büyürsünüz.
İyi çalışmalar.