Zaman Su Gibi Akıp Gidiyor…

Zaman, su gibi akıp gidiyor. Günler haftaları, haftalar ayları birbiri peşi sıra izliyor. Birde bakmışız ki, 16 Nisan günü gelip çatmış. Gerçekten referandum tarihi giderek yaklaşıyor. Yaklaştıkça da söylemler daha da sertleşmeye, özellikle kaybedeceğini anlayan tarafta bulunanlar bunun etkisi ile çatacak yer aramaya, sineğin kanadından yağ çıkartmaya çalışıyorlar. Böyle olunca da eşitler arasında yapılması gereken […]

Zaman, su gibi akıp gidiyor. Günler haftaları, haftalar ayları birbiri peşi sıra izliyor. Birde bakmışız ki, 16 Nisan günü gelip çatmış.

Gerçekten referandum tarihi giderek yaklaşıyor. Yaklaştıkça da söylemler daha da sertleşmeye, özellikle kaybedeceğini anlayan tarafta bulunanlar bunun etkisi ile çatacak yer aramaya, sineğin kanadından yağ çıkartmaya çalışıyorlar.

Böyle olunca da eşitler arasında yapılması gereken halk oylamasının, eşitsizler arasında yapılması gibi bir durum ortaya çıkıyor.

Hani meşhur bir özdeyiş vardır: “Keskin sirke küpüne zarar verir” diye

İşte o meşhur özdeyiş misali, sertlikler arttıkça, söyleyenlere ,bunu yapanlara verdiği zarar da giderek artıyor. Ancak bu zarar sadece söyleyene değil tüm ülkede yaşayanlara da yansımakta olduğu için, herkesin sağduyu ile hareket etmesi gerekliliği, kanaat önderleri tarafından, ülkelerinin geleceğini düşünenler tarafından gündeme getiriliyor. Bu konuda dikkatler çekiliyor.

Ama ne yazık ki ; bu uyarılara yeterince kulak verilmiyor. …

***

Kamuoyu yoklamalarının sonuçları açıklandıkça, seçmenin hangi yönde oy kullanacağının rengi de yavaş yavaş belli olmaya başlıyor.

“EVET” yönünde oy kullanılmasını isteyenler, ellerindeki bütün olanakları bu uğurda kullanmak suretiyle çoğunluğu sağlayabilmenin yol ve yöntemlerini arıyorlar.

“HAYIR” oyu verilmesini isteyenler ise, referanduma sunulan anayasa değişiklik paketindeki yanlışları, yasalaşması halinde vereceği zararları, yurttaşların anlayacağı bir dille anlatmak suretiyle referandumdan “HAYIR” oylarının çıkması ve böylece anayasa değişiklik paketinin yasalaşmaması için çaba sarf ediyorlar.

İşte böylece “eşitler” arasında yapılması gereken halk oylamasının, “eşitsizler” arasında geçmesi gibi garip bir durumun ortaya çıkmasına rağmen, herkes elinden geleni yapmak ve kendine düşeni yerine getirmek suretiyle, ülkenin geleceğinin şekillenmesi gibi bir sonuç doğuracak olan referanduma ilişkin sorumluluklarının gereğini yapma çabasında bulunuyor.

Referandum tarihi yaklaştıkça sorular ve sorunlarda yavaş yavaş teke indirilmeye çalışılıyor.

Görünen o ki şuanda en önemli sorun “tüm yetkilerin bir kişiye verilmesinin doğru olup olmadığına” odaklanmış gibidir.

Çünkü yapılmak istenen anayasa değişikliği ile şuana kadar dünyanın bazı ülkelerinde uygulanan ve hemen hemen hiçbirinde demokrasinin tüm kurum ve kuralları ile uygulanması, özgürlükçü demokrasinin gelişmesi gibi bir sonuç doğurmayan başkanlık yada yarı başkanlık sisteminden tamamen farklı bir “Türk tipi başkanlık” sisteminin yaşama geçirilmek istenmesidir.
Bu değişiklik gerçekleşirse tüm yetkilerin “tek kişide” toplanacağı ve tek kişinin ülkenin kaderi ile ilgili olan tüm konularda “tek söz sahibi” olacağı gibi bir durum ortaya çıkacaktır.

İşte referandumda “EVET veya HAYIR” yönünde oy kullanılmasını isteyenler “bu yetkinin tek kişiye verilip verilmemesi” doğrultusunda çaba sarf etmektedirler.

Yapılmak istenen anaysa değişikliği herhangi bir kişiye veya isme yönelik olarak kabul edilmemelidir. Bugün “A” kişisine bu yetkiler verilmek istenebilir ama yarın sandıktan “B “kişisi çıkabilir.

“Mademki yetkilerin verileceği kişi seçimle belirlenecek. O zaman bu yetkilerin herhangi bir kişiye verilebileceği ihtimalini de söz ardı etmemek gerekir. “

Bu nedenledir ki, değişiklik paketindeki yetkilerin tek kişinin elinde toplanmasının büyük zararların ve tehlikelerin oluşmasına neden olabileceği, seçmenlerin çoğunluğu tarafından görülmüş gibidir.

Ülke geleceğinin şekillenmesini sağlayacak olan halk oylamasında, kamuoyu yoklamalarına göre “HAYIR” oylarının önde çıkması, ”EVET” oyu verilmesini isteyenlerin bu sonucu lehlerine değiştirebilme yolunda değişik yol ve yöntemler aramalarına neden olmaktadır.

Önümüzdeki günler “EVET” ve “HAYIR” doğrultusunda oy kullanılmasını isteyenlerin yapacakları kampanyaların daha da kızışacağından şüphe etmemek gerekir.

Bir kez daha hatırlatmak istiyoruz. Ülke geleceği açısından hayırlı bir sonuca varabilmek için her türlü gelecek beklentilerini ötelemek suretiyle sadece ve sadece ülke yararı göz önünde tutularak şu soruya yanıt aranmalıdır : “Tüm yetkiler tek kişiye verilmeli midir?.”

nabiinal@hotmail.com

Exit mobile version