Ana Sayfa Arama Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir

Antakya’da Kültür-Sanat

Hazırlayan: Mehmet Karasu Antakya

Hazırlayan: Mehmet Karasu

Antakya Kitaplığı
Birgün Yine Allı Turnam/Erdal Öz/Can Yayınları
“Allı Turnam adlı kitabımı 1976 yılında yazmıştım. Sovyetler Birliği’ne yaptığım bir geziden bende kalanlardı. Anlatışıma öykü tadı da katmıştım. Birkaç kez basıldı bu kitabım. Ama bir gün Berlin Duvarı yıkıldı. Bu duvarla birlikte on yıllardır verilen onca kavganın sonunda elde edilen kazanımların, sevinçlerin, umutların tümü de bir anda yıkılıverdi. Bu bir rejimin de yıkılışıydı. O günden sonra bu kitabımı bir daha basılı görmek istemedim. Ama eksik de olsa, gördüğüm onca güzelliği özledim. O görüp anlattığım güzellikler gerçek gözlemlerimdi. Küreselleştiği söylenen, gerçekten de küreselleşmenin bütün pislikleriyle kirlenen bu dünyanın karşıtı bir dünya düzeni elbette kurulacaktır. Bu kitabımı, Bir Gün Yine Allı Turnam adıyla, yeniden kurulacak daha kusursuz, daha güzel bir dünya düzenini özleyerek, birtakım eklerle yeniden yayımlıyorum.” (Arka kapak yazısı)

Konuk Yazar
İnsan Ne İçin Yaşar? Hayatın Anlamı Üzerine Bir Deneme…/ Dr. Umut Karasu
İnsan neden yaşar? Hayatın anlamı nedir?
Çoğu zaman cevabını bulamadığımız, kuşkusuz her insana göre farklı cevabı olan bu soru varoluşumuzun temel belirleyenlerden birisi aslında.
Modern öncesi dönemlerde, Din-Tanrı kavramları ile, modern dönemlerde ise dinin yanında, akıl ve bilim ile cevabı aranan bu soru postmodern dünyanın, kültürü öne çıkarıp, Tanrı, bilim, akıl gibi kategorileri değersizleştirmesiyle “anlamsız” ilan edildi.
Oysa “Hayat anlamsızdır, insan ona anlam kattıkça hayatta kendini var edebilir” diyen varoluşçular eğer haklıysa bu durum on yıllardır dünyada en yaygın görülen 5 hastalıktan birisinin neden Depresyon olduğunu açıklamaz mı? Postmodern uygarlığın Prozac bağımlısı insanını tam da bu anlamdan yoksun kalmak acı ve ızdırabın pençesine düşürüyor olamaz mı?
Victor Frankl yıllar boyunca Auschwitz kampında yaşam mücadelesi veren, kızkardeşi dışında tüm yakınlarını Nazilerin katlettiği bir Psikiyatristtir. Frankl terapileri sırasında, çeşitli acılar içinde kıvranan insanlara “neden intihar etmiyorsunuz” diye sorar. Kimi insanda çocuk sevgisi, kiminde yetenekler, kiminde korunmaya değer canlı anılar… Bu ince ipliklerden sağlam bir anlam ve sorumluluk örgüsü dokumak yaşam arzusunu güçlendirir. Bu anlamdan yoksunluk ise boşluk hissi yanında, ızdırap, acı içerisinde yaşamı tüketen bir insan çıkarır ortaya.
Bilinenin aksine Frankl herşeyden yoksun kalmış, yaşamından başka kaybedecek birşeyi kalmadığını hisseden, acı çeken insanın dahi neler yapabildiğini görür ve o insanların da hayatta bir anlam bulup, kendi hayatlarına değer katabileceklerini düşünür. Zira eğer yaşamda bir amaç varsa, acıda ve ölümde de bir amaç olduğunu savunur. Ama hiçkimse bir başkasına bu amacın ne olduğunu söyleyemez.Herkes bunu kendi bulmak ve bulduğu yanıtın sorumluluğunu üstlenmek zorundadır. Nietsche’nin dediği gibi: Yaşamak için bir nedeni olan kişi hemen her nasıla dayanabilir.
Yaşama şansı son derece az olan insan dahi yaşamından arta kalanları korumaya yönelik stratejiler geliştirmeye çalışır. Sevilen insanlara ilişkin sıkı sıkıya korunan imgeler, din, keskin bir mizah duygusu aslında pamuk ipliğiyle yaşama bağlı insanın hayata anlam katabilmek için geliştirdiği stratejilerdir sadece.
Hayatın anlamına ait ortak bir amaç arıyorsak eğer bu amaç kuşkusuz mutluluktur. Zira hepimizin peşinden koştuğu, uğruna çaba gösterdiği şey mutluluktur. Ancak mutluluk da son derece muğlak bir kavram değil midir? Hepsi bir yana ya insanoğlu bir başkasına zarar vererek mutlu oluyorsa? Güç, iktidar, para hırsı, şehvet düşkünlüğü gibi insana dair duygular belki de kendi mutluluğunu sağlayabilir ancak tüm bunlar kişinin bu yoldaki ideallerine engel oluşturabilecek her türlü insana şiddet de üretmez mi? İşte tam bu noktada Aristo’nun anlayışına başvurmak gerekiyor. Aristo mutluluğu, yaşam kalitesine eşdeğer bir tanımla ele alır. Ona göre mutluluğa ancak erdemle varılabilir ve erdem herşeyden önce zihinsel bir tutumdan ziyade toplumsal bir pratiktir. Mutluluk sadece bir gönül rahatlığı değil belirli şekillerde davranma eğilimini de kapsayan bir ruhsal durumdur. Bu nedenle “Ludwig Wittgenstein’ın da dediği gibi her insanın ruh görüntüsü vardır ve onun ruh görüntüsünü gözlemek isterseniz onun yaptıklarına bakmalısınız.
Sophokles “Kral Oidipus”adlı eserinde “ Hiçkimse ölünceye, sonunda acıdan kurtuluncaya kadar mutlu sayılmaz” der. Bu karamsar yargının ötesine geçen Freud, Hayatın amacını mutluluk, mutluluk kavramını ise hazza indirgeyen anlayışa karşı daha da çarpıcı görüşler ileri sürer.
Freud’un “Metapsikoloji” kitabındaki “Haz ilkesinin Ötesinde” bölümünde insanlarda 2 temel dürtüden bahseder: “Yaşam dürtüsü” (Eros) ve “Ölüm dürtüsü” (Thanatos). Freud’a göre hazza yönelen, acıdan kaçan, içsel gerilimini tamamen kaldırmaya çalışan insan asında ölüme arzu duyuyordur. Zira tüm bu gerilimlerden ve uyaranlardan arınma hali sadece ölüm esnasında mümkündür.
Terry Eagleton, Freud’un insanoğlunun Thanatos’a yani ölüm dürtüsüne köle oluşuna dair ise farklı anlamlar bulmaya çalışır. Ona göre Freud aslında insanoğluna, uğruna ölmeye hazır olmadığı, hiçbirşey içermeyen bir hayatın verimli olmasının imkansızlığını anlatma çabasındadır. Ya da Freud şunu ima etmektedir: Ölümlülüğümüzün farkında olarak yaşamak; bize, gerçekçi, doğrucu bir anlayışla daha sahici bir yaşam olanağı sunar. Kendi ölümsüzlüğümüze duyduğumuz bilinçdışı bir güven, yıkıcılığımızın temel kaynağını oluşturur.
Binlerce yıldır cevabı aranan ancak cevabı her insan için farklı olan soruyu tekrar soralım: “Hayatın anlamı nedir?”. Hayatın anlamı onu arama yolculuğuna çıkmak ve tüm engellere rağmen kendi hayallerinin izini sürmek , onlar uğruna mücadele etmektir.
Tarih hayatın anlamını arayan nice kahramanların öyküleri ile dolu ve o öyküler bizim de anlam arayışımıza ışık tutuyor. O öyküler “tarihin sonu”, “hayatın anlamı” sorusunun anlamsızlığı gibi iddiaları bize dayatan neoliberal dünyanın postmodern kültürüne karşı bize bir şeyi öğütlüyor: GERÇEKÇİ OL, İMKANSIZI İSTE!
Kaynaklar:
1)Silier Y (2014): Oburluk Çağı, Felsefe ve Politik Psikoloji Denemeleri, Yordam Yayınları
2)Eagleton T (2012): Hayatın Anlamı, Ayrıntı Yayınları
3)Frankl V (2009): İnsanın Anlam Arayışı, Okuyanus Yayınları
4)Freud S (2002): Metapsikoloji, Payel Yayınları

Haftanın Şiiri
Bir İlkbahar Şiirine Başlangıç/ M. Cevdet Anday
Hava ne kadar güzel öğretmenim,
Yollar, ağaçlar, kuşlar ne kadar güzel.
Yeryüzü pırıl pırıl öğretmenim,
Gizlisi saklısı kalmamış dünyanın,
Nesi var nesi yoksa dökmüş ortaya
Bütün bitkiler, bütün hayvanlar, bütün taşlar
Sürüngenler, konglomeralar, serhaslar,
Hepsi, hepsi ortada öğretmenim.
Ne olur biz de gidelim,
Burda kalsın kitaplar,
Burda kalsın iğneli karafatmalar,
Kollarından bacaklarından gerilmiş kurbağalar,
Burda kalsın hepsi.
Bomboş kalsın evler, okullar
Hapishaneler, hastaneler..
Öğretmenim, sevgili öğretmenim,
Sırtımıza alırız hastaları,
Kim bilir ne özlemişlerdir kırları.
Ya mahpuslar?
Ne sevinirler kim bilir,
Sarılıp sarılıp öperler adamı…

Haftanın Sanat Gündemi
13. Erdal Öz Edebiyat Ödülü Jale Parla’nın
Can Yayınları’nın kurucusu Erdal Öz’ün anısını yaşatmak için ailesi tarafından her yıl düzenlenen Erdal Öz Edebiyat Ödülü, yeni sahibini buldu.
Başkanlığını Oğuz Demiralp’in üstlendiği, Sibel Irzık, Cemil Kavukçu, Ömer Türkeş, Metin Celal, Nilüfer Kuyaş ve Faruk Duman’dan oluşan Seçici Kurul,Erdal Öz Edebiyat Ödülü’nün on üçüncüsünün Jale Parla’ya verilmesini kararlaştırdı.
Ödülün gerekçesinde şu ifadeler yer aldı:
“Erdal Öz Edebiyat Ödülü Seçici Kurulu 27 Eylül 2020 günü toplanarak, bu yılın ödülünü akademisyen, eleştirmen Jale Parla’ya verme kararı almıştır. Seçici Kurul, Jale Parla’ya bu ödülü “Akademi ile edebiyat dünyasını bir araya getirme konusundaki başarısı, Türk edebiyatı üzerine özgün çözümlemeleri ve edebiyat eğitimine katkılarıyla, eleştiri geleneğini kültürel inceleme ve karşılaştırmalı edebiyat yönünde zenginleştiren yeni alanlar açması nedeniyle vermiştir.”
Her yıl bir üyenin ayrılıp bir başkasının katılımıyla yenilenen jüri, altı yıldır jüride bulunan ve 2020 komitesinin başkanlığını yürüten Oğuz Demiralp’i uğurlayacak. Gelecek sene jüriye katılacak olan yeni isim Murat Yalçın olacak.
2008 yılından bugüne kadar verilen ödül, Handan Börüteçene’nin tasarladığı bir ödül heykelciği ve 15.000 TL’den oluşuyor. Erdal Öz Edebiyat Ödülü bugüne dek, Gülten Akın, Nurdan Gürbilek, İhsan Oktay Anar, Şavkar Altınel, Murathan Mungan, Cemil Kavukçu, küçük İskender, Orhan Pamuk, Orhan Koçak, Cevat Çapan , Adalet Ağaoğlu ve Latife Tekin’e verilmişti.
Covid-19 pandemisinin yarattığı olumsuz koşullar göz önüne alınarak bu yıl Erdal Öz Edebiyat Ödülü Töreni yapılmayacağı, ödülün, kazanan sanatçıya özel olarak ulaştırılacağı belirtildi.

Mersin Kenti Edebiyat Ödülü; Ali Toptaş’ın
Mersin Ticaret ve Sanayi Odası (MTSO) öncülüğünde 14 yıldır sürdürülen Mersin Kenti Edebiyat Ödülü’ne bu yıl, Türk edebiyatının gelişmesine katkıda bulunmuş usta yazar Hasan Ali Toptaş değer görüldü. Toptaş’a ödülü, Aralık ayında düzenlenecek Mersin Kenti Edebiyat Ödül Töreni ile takdim edilecek.
Mersin Ticaret ve Sanayi Odası’nın (MTSO) Türkiye ve Mersin’de edebiyat ilgisini geliştirmek ve ulusal ölçekte bir verime dönüştürüp edebiyat okurlarının dikkatini nitelikli örneklere çekmek üzere düzenlediği ‘Mersin Kenti Edebiyat Ödülü’ 14’üncü yılında. Türk edebiyatının gelişmesine katkıda bulunmuş kişileri onurlandırmak, daha yaygın okunmasını sağlamak için MTSO’nun öncü girişimleriyle kent adına verilen Mersin Kenti Edebiyat Ödülü’nün Değerlendirme Kurulu bu yıl Celâl Soycan, Turhan Günay, Metin Cengiz, Yavuz Özdem ve Cemal Sakallı’dan oluştu.

Nafi Atuf Kansu Eğitbilim Araştırmaları Ödülü kazananları belli oldu
2020 yılı Nafi Atuf Kansu Eğitbilim Araştırmaları Ödülü’nü, bu yıl tez dalında Dr. Habibe Dilsiz, kitap dalında ise Prof. Dr. Ali Sadi Gitmez kazandı. Seçici Kurul, belirli bir yapıt üzerinde gerekli oy çoğunluğunu sağlayamadığı için bu yıl makale dalında ödül verilmemesini kararlaştırdı.
Cumhuriyetin kuruluş döneminde ulusal eğitime büyük emek vermiş Nafi Atuf Kansu’nun torunları tarafından 2014 yılından bu yana verilen ödülün Dr. Niyazi Altunya, Prof. Dr. Erdoğan Başar, Prof. Dr. Mustafa Ergun, Prof. Dr. Sedat Sever ve aile adına Metin Atuf Kansu’dan oluşan seçici kurulu, doktora tezleri alanındaki ödülün; Dr. Habibe Dilsiz’in Hacettepe Üniversitesi-Sağlık Bilimleri Enstitüsü Çocuk Gelişimi ve Eğitimi Programında hazırladığı “Serebral Palsili Çocukların Ebeveynlerine Uygulanan Aile Eğitimi Programının Aile İşlevleri, Yılmazlık ve Umutsuzluk Üzerindeki Etkisinin İncelenmesi ” başlıklı tezine verilmesine oyçokluğu ile karar verdi.
Kitap dalında ise Prof.Dr. Ali Sadi Gitmez’in “Sosyal Bilim Araştırmalarında Yöntembilim” başlıklı kitabı oybirliği ile ödüle değer görüldü. (Odatv.com)

Uğur Dündar’a anlamlı ödül
İzmir Gazeteciler Cemiyeti 2020 Hasan Tahsin Onur Ödülü, usta televizyoncu ve soruşturmacı gazeteci Uğur Dündar’a verildi.
İzmir Gazeteciler Cemiyeti 2020 Hasan Tahsin Onur Ödülü, usta televizyoncu ve soruşturmacı gazeteci Uğur Dündar’a verildi. 51 yıllık meslek yaşamında ulusal ve uluslararası birçok ödül alan Dündar, “Bu meslek hayatımın en onur verici ödülü” dedi.
İzmir Gazeteciler Cemiyeti’nin (İGC) 38 dalda dağıttığı meslek ödülleri sahiplerini buldu. Cemiyetin en önemli ödüllerinden olan ve Şehit Gazeteci Hasan Tahsin anısına verilen “onur ödülü”nün bu yılki sahibi Uğur Dündar oldu.
İzmir Valiliği’nin pandemi kısıtlamaları nedeni ile geniş katılımlı bir tören yapılamadı. Tören Cemiyet’in Karataş’taki lokalinde düzenlendi.

Türkiye’nin ilk dijital kitap platformu ‘Kitap Cumhuriyeti’ yola çıktı
Kitap Cumhuriyeti okurlarına, web’ten, tabletten, mobilden ve bir süre sonra e-kitap okuyucudan erişilebilir nitelikli ve ücretsiz kitap sunma deneyimini yaşatmak için yola çıktı.
Türkiye’nin ilk dijital kitap platformu ‘Kitap Cumhuriyeti’ yola çıktı
Türkiye’nin ilk dijital kitap platformu, ‘Kitap Cumhuriyeti’ kuruldu. Kitap Cumhuriyeti’nin Yayın Kurulu’nda Müge İplikçi, Ömer Turan, Tuğba Dedeoğlu Demir, Emrah Polat ve Feridun Andaç bulunuyor.
edebiyathaber.net üzerinden tüm türlerde kitap yayımlayacak olan Kitap Cumhuriyeti çok yakında bir öykü kitabıyla yayın hayatına başlayacak.
Yazar ve yazar adayları; Kitap Cumhuriyeti’ne başvurabilir, başvurular yayın kurulumuz tarafından titizlikle değerlendirilir. Yayımlanmasına karar verilen kitap için tüm süreçler uzman ekibimizce organize edilir. Yani düzelti, son okuma, kapak tasarım, tanıtım metni, iç tasarım hizmetlerinin tamamı sunulur. Gerekirse yazar, geliştirici editörlük hizmeti de alabilir. Yayıma hazır hale gelen kitaplar edebiyathaber.net üzerinden ücretsiz, sınırsız ve süresiz olarak indirilebilir. Ayrıca Kitap Cumhuriyeti kitaplarının tanıtım ve duyuruları edebiyathaber.net sosyal medya hesapları üzerinden yapılacak.
YAYIN İLKELERİ
“Kitaplar özgürlük ister!” sloganıyla yola çıkan Kitap Cumhuriyeti’nin yayın ilkeleri şöyle:
-Irk, cinsiyet, sosyal düzey, dini inanç ve fiziki farkları aşağılayan kitaplar yayımlanamaz.
-Düşünce, vicdan ve ifade özgürlüğünü sınırlayıcı kitaplar yayımlanamaz.
-Şiddet ve zorbalığı özendirici veya kışkırtıcı, çocukları olumsuz yönde etkileyici, bireyler, topluluklar ve uluslar arasında nefret ve düşmanlığı körükleyici kitaplar yayımlanamaz.
-Kişileri ve kuruluşları, eleştiri sınırlarının ötesinde küçük düşüren, aşağılayan veya iftira niteliği taşıyan lakap ve ifadeler içeren kitaplar yayımlanamaz. (Bir Gün)

Evde Kalmak İçin 10 Güzel Neden
1.Yaşlı Adam ve Deniz/ Hemingway/ Bilgi Kitabevi
2.Yaşlı Adam ve Deniz: Hemingway/ Ernest Hemingway/ Bilgi Kitabevi
3.Mavi Sürgün/ Halikarnas Balıkçısı/ Bilgi Kitabevi
4.Silahlara Veda/ Hemingway/ Bilgi K.
5.İnsanları Seveceksin/ Erich Maria Remarque/ Say Yayınları
6.Garp Cephesinde Yeni Bir Şey Yok/Erich Maria Remarque/ Varlık Yayınları
7.Smyrna’nın Yazgısı/ Gülseren Engin/ Remzi Kitabevi
8.Ermiş/ Halil Cibran/ Koridor
9.Boyalı Kuş/ Jerzy Kosinski/ E Yayınları
10.Bozkırkurdu/ Hermann Hesse/ Yapı Kredi Y.