Bulanıklığı iyice ezberledin ve biliyorsun,
Göz göze gelmelerin dahi bir sayıya atıf yaptığını…
Yaşamın, sevincin, ölümün, şiddetin…
Her şeyin aslında hüzün olduğunu…
Ve şiddetli bir gökyüzü olduğunu sağanakların…
“Her şey ne kadar yakın, her şey ne kadar uzak…” diye yazmış Edip Cansever
Hayal gücünün tıkandığı anı düşünemiyorum…
Ve kendine benzeyeni yoklamak ayrı bir dert…
Sokaklarda yalınayak söylenerek, seslerin ve renklerin peşine düşmek…
İçimizde taşıdığımız her neyse, kentin yarım kalmış tutkusuna karşılık gelen yani…
Çünkü ne yöne dönsek coğrafya…
Nereye baksak şaşkınlık
Emekli,asgari ücretli, öğrenci…
Çocuk işçiliği, iş kazaları
Kadın, çocuk, istismar…
Sağlık, eğitim…
Çevre tahribatı…
“Ey sevgili umut, o gün biz de bileceğiz
Hem yaşam hem hiçsin…” diye yazmış Pavese
Kaygı biriktirmeyi ne vakit öğrendiysek o… Islığımıza sığınmayı ne vakit seçtiysek…
Adımlarımızla hızlanan bir tenhalık gibi…
Yaşanmışlık ve sözcüklerimize sinmiş bir yalnızlık…
Yanlış yanlışı biriktiriyor, yokluk hiçliği…
Yoksa bir dize nasıl anlatsın, hangi acının hangi izini taşıdığımızı…
Hangi kaygının hangi rengiyle buluştuğumuzu…
Bir okuma tekrarı da olabilir veyaht umut sersemliği…
Afkatoksin, pestisit, salmonella
Gıda Güvenliği, halk sağlığı…
Hepimiz bu çemberin acısıyız
Beklentilerimizden, verdiğimiz değere kadar…
Bir uğultunun tutsağı…
Kulaklarım çınlıyor ilk değil ama bitip tükenmeyen bir gökyüzü uzunluğunda…
Daha kaç kez atıf yapmalı
Şeffaflık, liyakat ya da etik
Zihninizden taşıp, ortaklaşan akarsu…
Derinlik ya da debi…
Eksik yanlarımız ya da fazlalıklarımızın hissi, dijital çağın bize yamadığı yeni bir kaygı türü sanırım…
Belirsiz tanımlar hemen her haberin kökenine dokunuyor…
Gündelik gerçeklerin bulanıklaştığı çağın kasveti gibi…
Hissetmek değince, sık sık yaşadığımız bir keşif mi bu yalnızlık
Zihnimize konup bizi var eden bir yer değişikliği mi?
Farklı bir enstrüman arayışı veyahut kendinden öteye bir anlam yüklemek…
Görünmeyenlerin tarihi hüzündür çünkü
Yokluğun ve yoksulluğun
Her hafızanın kokusu olmadığı gibi
Belleğin ve kaygının kokusu gibi
“Kimseye ait olmamak, kendime bile!
Durmadan gitmek, sonu olmayan
Bir yokluğun peşinde…” diye yazmış Pessoa
Dönüp dolaşıp kendine çarpan gelgit…
Bireyin kendine sakladığı dil…
Sesine işlediği ahenk…
İçine seslenen çokluk…
Bir mekân etkisi…
İyimserlik gibi ama değil…
Karasız bir tebessüm…
YORUMLAR