Ana Sayfa Arama Video Yazarlar
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Murad DEMİRKOL

Deprem ve Uzayan Yolculuk

 

 

Belki susmaktan kabaran dilimiz kadardık ve sözcük sayımız, devrik cümlelerimiz kadar… Hissettiklerimiz ya da hissedemediklerimiz kadar…

Kesişen yollarımız veya savrulan hayallerimiz kadar…

Anlaşılmaz bir zaman tünelini doldururken aradık birbirimizi…

Büyümeye karşı bir öteleme ya da kaygıyı yumuşatan bir yanılgı gibi…

Çocukluktan sonra evrenin işlemediğini düşündük belki…

“Çekmecelerde saklardım hüznümü
Kuşların kanatlarında birer anı…” diye yazmış Cenk Koyuncu, Gece isimli şiirinde

Oysa tedirginliğin kaygıyla hiçbir ilişkisi yok.

Kavram olarak da ayrı, olgu olarak da…

Her ikisini bir arada harmanlayıp içine o şekil sıkışmışız hepsi o…

Önce korkmuş ya da önce tedirgin…

Yüksekçe bir yerden boşluğa atlamış gibi…

Hemen her gün aynı yeri yoklamak…

Bir toz bulutunu…

Gökkuşağını andıran sıra dışı parlak renkleri…

Afet,

Toplumsal ya da ekonomik nedenler

Zorunluluk ya da umut…

Ancak sokağını terk etmek meselesi biraz da…

Belleği, ezgileri…

Ve “Bu koca şehir, ne kadar birbirine yabancı insanlarla dolu…” diye sesleniyor Sait Faik

İnsanlar mı şehri, şehir mi insanları iyileştirir daha kaç kez sordun hatırlmıyorum

Daha iyi bir şehirde okumak, daha iyi işlerde çalışmak, kısacası daha güzel bir yaşam sürebilmek umudu…

Karadeniz’de Fındık işçileri

Malatya’da kayısı işçileri…

Teknelerle umut diye çıkılan ölüm yolculukları

Ve sayamadıklarımız…

Yaşamak, çalışmak, göçmek, korunmak, korunamamak hatta ölmenin neredeyse bir sıradanlık halini aldığı bir çırpınış…

“Evini terk ettikten sonra göçmen, asla iki çizginin kesiştiği bir başka yer bulamaz. Dikey çizgi yoktur artık… Dikey çizgi hiçbir yere ulaşmayan, yalnız insanın üstüne kapanan bireysel, biyografik bir daireye dönüşmüştür. Yatay çizgideyse ulaşılacak belirli, sabit noktalar kalmamıştır artık, bütün noktalar aralarında hiçbir ilişkinin bulunmadığı, sadece mesafelerden oluşan bir boşluğa yayılmıştır…” diye yazar John Berger

Şehir ve özellikle ülke değiştirme sebebiniz ne olursa olsun, ister afet, ister toplumsal süreçler, ister geçim derdi, isterse daha güzel bir dünya umudu…

Eşit olamama durumu

Ucuz iş gücü ve sömürü

Çocuk işçiliği…

Bir koroya dönüşmüş uğultuda bulursunuz kendinizi…

Kendi ezilmişliğini, kendi horlanmışlığını, güçsüzden çıkarmaya çalışanların çemberinde…

Gözlerinize sinen sarımtırak ışıkların arasında yoklarsınız geçmişi…

Geçişken bir simetrinin uzunca bir yolculuğuna hazırlanır gibi…

ve süresiz bir sayıklama;

“Kimsecikler yoktu sanki…

Ya da her şey unutulmuş…

Hatta bu sessizlik gezegeninde, yaşamın hiçbir hükmü yok…”

“Çünkü hüzün, hisleri olanların harcıdır.” Diye yazmış Pessoa 

 

YORUMLAR

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

SON HABERLER