6 Şubat 2023… Türkiye ve dünya bu tarihi unutmayacak. Hepimizin zihnine “asrın felaketi” ifadesi kazındı. Oysa şahsi kanaatim, bu tanımlamanın sorumluluk sahiplerini perdelediği yönünde. Çünkü yaşanan felaketin büyüklüğü kadar, sonrasında alınan veya alınmayan önlemler de hafızalara kazınmalı.
Depremlerden en ağır darbeyi alan şehir Hatay oldu. Antakya, Defne, Samandağ, Kırıkhan… Bu ilçelerin neredeyse tamamı yerle bir oldu. Aradan 30 ay geçti, ancak yaralar hâlâ sarılabilmiş değil.
Dışarıdan görünen ile içeride yaşanan
Depremin üzerinden geçen zaman, ne yazık ki yaraların kendiliğinden kapanmasına yetmedi. İnsanların gündelik yaşamı hâlâ büyük zorluklarla sürüyor. Bir yanda temel ihtiyaçlarını karşılamakta güçlük çeken depremzedeler, diğer yanda dışarıdan bakıldığında “normalleşmiş” gibi görünen bir şehir görüntüsü var. İşte bu çelişki, algıyla gerçeğin birbirinden en çok koptuğu noktayı oluşturuyor.
Sosyal medyanın yarattığı algı
Tam da burada “sosyal medya algısı” devreye giriyor. Deprem sonrası Hatay’dan ayrılan vatandaşların bir kısmı, sosyal medyadan gördükleri görüntülere bakarak şehrin toparlandığını sanıyor. Paylaşılan kareler, gösterilen tablolar, sanki şehir yeniden ayağa kalkıyormuş izlenimi veriyor. Oysa gerçek çok daha acı: Hâlâ yüz binlerce insan konteynerlerde yaşıyor. Tamamlanan inşaatların eksiklikleri her geçen gün daha da görünür hale geliyor.
Artan yaz sıcaklarında elektriksiz bir gün geçirmek neredeyse imkânsız. İnşaat ve taş ocaklarının tozuyla şehirde nefes almak zor, yürümek imkânsız hale geliyor. Kişisel temizlik için su bulmak ise başlı başına bir mücadele. Yani depremden sağ çıkabilenler, şimdi de elektriksiz ve susuz hayatta kalmaya çalışıyor.
Yangın felaketi ve algı yönetimi
Depremin yaraları sarılmadan Hatay’ın bir başka sınavı da orman yangınları oldu. Şehrin dört bir yanı alevlerle mücadele ediyor. Sosyal medyada duyarlı insanlar seferber olup destek olmaya çalışıyor. Ancak ne yazık ki bir başka kesim, bu acıdan “prim yapma” peşinde. Müziğin eşlik ettiği dramatik görüntüler, izleyicide ajitasyondan başka bir şey yaratmıyor.
Peki bu içerikler neye sebep oluyor? Asıl konuşmamız gerekeni, yani yangınların, depremlerin ya da afetlerin neden önlenemediğini; seçtiğimiz yetkililerin bu süreçte ne yaptığını veya yapmadığını göz ardı ediyoruz. Duygularımızla öfke ve üzüntü arasında savrulurken, asıl hesap sorulması gereken makamların sorumlulukları gölgede kalıyor.
Uyanmamız lazım
Sosyal medya güçlü bir araç, doğru kullanıldığında dayanışmayı büyütebilir. Ama algılarla oynandığında, toplumun haklı tepkilerini törpüleyebilir. Bizim ihtiyacımız olan, dramatik videolarla oyalanmak değil; sorunları kökten çözecek adımların atılmasını talep etmektir.
Hatay hâlâ yaralarını sarmaya çalışıyor. Depremi, yangını, susuzluğu ve elektriksizliği yaşayanların gerçeği ekranlara yansıtılandan çok farklı. Bu farkı görmezden gelirsek, yarın başka şehirlerde başka felaketlerde aynı acıyı yaşamaya devam edeceğiz.
Bir an önce uyanmamız lazım.

YORUMLAR