Ana Sayfa Arama Video Yazarlar
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Yusuf Cemil Karaçay
Yusuf Cemil Karaçay

İğneyi Başkasına, Çuvaldızı Kendimize

İnsan, ilk mücadelesini her zaman kendisiyle verir. Bu, hayatın olağan akışında var olan bir süreçtir. Kendi iç hesaplaşmasını doğru bir şekilde tamamlayamayan birinin dış dünyaya yönelmesi, sağlıklı bir sonuca ulaşmaz. Bu nedenle, önce kendimizi tanımak, anlamak ve sorgulamak gerekir. Ancak o zaman çevremizdeki olaylara doğru bir bakış açısıyla yaklaşabiliriz.

Türkiye’de yaşayan ve ülkesinde olup bitenleri yakından takip eden herkesin zihninde 6 Şubat 2023 tarihi aynı acı manzarayı canlandırır. O günü bir milat olarak kabul edersek, o zamandan bu yana yaşananları —ya da yaşanmayanları— hepimiz az çok biliyoruz. O günlerde, eksikler ve hatalar konusunda toplumun büyük bir kısmı ortak bir görüşteydi. Ancak sonrasında yaşananlar, “gösterilenle gerçek” arasındaki uçurumu daha da derinleştirdi.

Bu uçurumun varlığını yalnızca yönetenler değil, bu hayatın tam ortasında yaşayan herkes farkında. Çünkü gerçek, gizlense de bir şekilde kendini belli eder.

Ne yazık ki yaşananların sorumluluğu sadece yönetenlere ait değil; yönetilenler de bu tablonun bir parçası. Suç hiçbir zaman tek taraflı değildir. Bugün ekranlarda gördüğü birkaç yapay görüntüyle “her şey düzeldi” sanan kitle, yağmurda sular içinde kaldığında, trafikte saatlerce beklediğinde veya elektrikler kesildiğinde en çok isyan eden kesimdir.

Burada bir çelişki değil, bir farkındalık eksikliği var. Önce bu duruşların, bu söylemlerin değişmesi gerekiyor. Herkes yalnızca kendi çıkarı doğrultusunda hareket ettiği sürece, ortak bir paydada buluşmak mümkün olmayacak.

Bir kesim, kendi menfaatine uygun olduğu sürece önüne konulan bilgiyi “doğru” kabul ediyor; çıkarı ortadan kalktığında ise aynı bilgiye karşı tepki gösteriyor. Bunun dışında kalan, yani her durumda gerçeğin içinde yaşam savaşı veren insanlar ise “kurunun yanında yaşı da yanan” konumunda. Onlar, acının merkezinde sessiz ama dimdik durmaya çalışan insanlar.

Diğer yandan, bu insanların varlığını görmezden gelen, hatta eleştiren bir başka topluluk da var: Kendi çıkarları uğruna acıyı unutanlar.

Tam da burada aklıma bir söz geliyor:
“Her millet, layık olduğu şekilde yönetilir.”
Fransız düşünür Joseph de Maistre’e atfedilen bu cümle aslında bugünü çok iyi özetliyor. Çünkü bir ülkenin yönetim biçimi, toplumun genel bilinciyle doğrudan ilgilidir.

Bir diğer önemli kavram da Pareto Optimali.
İtalyan ekonomist Vilfredo Pareto’nun ortaya koyduğu bu ilkeye göre, bir sistemde bir bireyin durumunu iyileştirirken diğerinin durumunu kötüleştirmemek gerekir. Yani denge, adalet ve karşılıklı fayda esastır.

Ne yazık ki biz bu dengeyi çoğu zaman göremiyoruz. “Gösterilen”i gerçek sanıyor, “tercih edilen”i doğru kabul ediyoruz. Oysa hayat, ekranlara yansıyanlardan çok daha karmaşık ve çok daha gerçektir.

İnsan doğası gereği bencildir; ama unutmamamız gereken bir şey var: Biz, toplu halde yaşamak zorunda olan varlıklarız.
Birlikte yaşamayı, birlikte düşünmeyi ve birlikte çözüm üretmeyi öğrenemedikçe ne yönetenler değişecek ne yönetilenler.

Gerçek değişim, önce kendine bakabilen insanla başlar.
Bu yüzden diyorum ki;
iğneyi başkasına, çuvaldızı da önce kendimize batırmayı öğrenmeliyiz.

YORUMLAR

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

SON HABERLER