27 yaşındaki Sene Abuhammud, “Türkiye’de mesleğimi yapamamam çalışmama engel değil. Bu sayede, her zaman çalışmaktan çok mutlu olduğum bahçeye ve doğaya döndüm. Belki de benim için böylesi daha hayırlı oldu” derken, Hatay’dan Kilis’e uzanan kalabalık hatta biriken hikayelerin umut sayfasını aralıyor…
Hatay, Kilis, Gaziantep ve Şanlıurfa gibi kentler, 29 Nisan 2011 tarihinde 252 kişilik bir grupla başlayan Suriye’den Türkiye’ye kaçışların yarattığı yeni yaşamların yeni adresleri olurken, sınır illerinde biriken bu kalabalıklar sorunları da beraberinde taşıdılar. Taşırken de, aradan geçen 7 senede 3 milyon 303 bin 113’e ulaşan nüfuslarıyla da artık ‘geçici’ değil, ama ‘kalıcı’ olduklarını gösterdiler.
Hacettepe Üniversitesi Göç ve Siyaset Araştırmaları Merkezi-HUGO ile İltica ve Göç Araştırmaları Merkezi-IGAM işbirliğinde gerçekleşen Suriyeliler Barometresi 2017 Çalışması’nı geçtiğimiz günlerde kamuoyu ile paylaşan Prof. Dr. M. Murat Erdoğan’ın da ifade ettiği gibi, şehirlerde yarattıkları ‘yeni kalabalıklar’ nedeniyle, onlar Türkiye’nin ‘yeni kent mültecileri’…
Peki, eldeki tablonun ‘sorun yumağında’ umut adına bir şey yok mu? Bugün, bu soruya cevap veren isim, 3 milyon 303 bin 113’e ulaşan nüfus içinden gelsin. Ve o isim, 27 yaşındaki Sene Abuhammud olsun. Hatay’daki, Kilis’teki ya da diğer illerdeki kalabalıklar içinde ayakta kalmaya çalışan diğer kadınlara örnek olsun. En çok da, ‘mülteci’ kimliğine önyargı ekleyenlerimize, başka bir sayfa aralasın ve yeniden yazılmaya başlanan yaşamları fısıldasın.
-SURİYELİ KADINLAR-
27 yaşındaki Sene Abuhammud, Suriye kriziyle birlikte Türkiye’ye göç etmek zorunda kalan 3,4 milyon Suriyeliden biri. Bu ve benzeri cümlelerle başlayan haberleri, hayat hikayelerini, çatışmanın başladığı yedi yıldan beri sıklıkla duyuyoruz. Ancak Sene’nin hikayesinde, ona kulak vermeyi hak eden çok daha fazlası var. Sene, Türkiye’de yaşamlarını kurmak ve ailelerinin geçimini sağlamak için tüm becerilerini seferber eden güçlü ve çalışkan kadınlardan biri.
Dört yıl önce Suriye’nin Hama şehrinden Türkiye’ye göç eden Sene, Şanlıurfa’daki Harran Geçici Konaklama Merkezi’nde annesi, babası ve iki erkek kardeşiyle birlikte yaşıyor. Toplam altı kardeşten ikisi ise hala Suriye’de.
-VAZGEÇMEMİŞ-
Sene, Lazkiye ve Halep’te tarih öğretmenliği okumuş. Okulun son yılında ise öğretmenlik yapmış. Ancak savaş, mesleğini daha fazla sürdürme fırsatını elinden almış. Sene’nin ışıklı gözlerinden okunan o ki, savaşın ondan alamadığı daha çok şey var.
Savaş öncesi Suriye’deki evlerini, “yemyeşil, bahçeler içinde, tüm ailesiyle birlikte mutlulukla yaşadıkları” yer olarak hatırlıyor. Sene’nin geçici konaklama merkezinde en çok özlediği şeylerden biri de, özgürce ekip biçtiği bahçe ve toprak. Sene’nin gözleri kadar elleri de toprağa alışık. Öyle ki, uzun yıllardır ekip biçtikleri bahçesinin küçük de olsa bir benzerini, Harran’da kuruvermiş.
İşte bu hevesle harekete geçen Sene’nin yolu, Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı (UNDP) ve GAP Bölge Kalkınma İdaresi işbirliğiyle yürütülen ve Japonya Hükümeti tarafından finanse edilen Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde Sosyal İstikrarın Güçlendirilmesi Projesi’nin tarım mesleki eğitimleriyle kesişmiş. GAP Tarımsal Araştırma Enstitüsü tarafından verilen kurslarda bilgilerini arttırarak pekiştiren Sene, proje kapsamında desteklenen serada ise tüm bunları uygulamaya dökmüş.
-EV VE EKMEK-
Yazın çalıştığı pamuk toplama işinden kazandığı yevmiyeyle kendine 1000 metrekarelik bir toprak kiralayan Sene, burada sebze tohumlarını yetiştirmeye başlamış. Yeni bilgileri, çalışkanlığı ve sevgisiyle yetiştirdiği tohumlar mı? Beklediği gibi iyi ürün vermiş. Sonuç mu?
Sene, bu ürünlerini, her gün geçici barınma merkezinin kapısının hemen dışında kurulan pazarda satıyor. Kabak, fasulye, domates ve luhiya (Suriye’de yetişen bir çeşit ot) tohumlarını, seracılık kursundan öğrendiği yöntemlerle organik gübrelerle sulayan Sene, Arapça’da da “seygiyle sulanan tohumun daha çok ürün verdiği” deyiminin var olduğunu öğretiyor bize gülümseyerek.
Sene’nin tarih öğretmenliği diploması Türkiye’de denklik alamamış. Zorluklara rağmen, Sene, hayata gülerek bakıyor, talihsizlikleri ise arkasında bırakmaya kararlı. Sene, Suriye’ye hala bağlı, ama Türkiye’ye alıştığını da anlatıyor. Anlatırken de, “Burası bizim için hem yuva, hem de ekmek kapısı oldu” demeyi ihmal etmiyor.
-İŞ HAYATINDALAR-
BM verilerine göre, 2010 yılında Suriye’de işgücüne katılan kadınların oranı %13 düzeyinde idi. Bugün yapılan son araştırmalara göre ise, Türkiye’deki Suriyeli kadınların %17’si, Hatay’dan Kilis’e ve Gaziantep’ten Şanlıurfa’ya işgücüne dahil olmuş durumda. Geçici koruma statüsündeki Suriyeli kadınlar, geçmişe göre iş piyasasında daha aktifler, ailelerine destek olmak için işlerine dört elle sarılıyorlar. Yeni yeteneklerini keşfeden, aynı zamanda sahip olduklarını geliştirmek için çalışan Sene ve birçokları, hem ailelerine, hem de onlara yuva olan yeni ülkelerine katkıda bulunmak için yalnızca zorunlu değil, istekli de hissediyor.
UNDP Türkiye Suriye Programı kapsamında, bölgenin ihtiyaçlarına göre içeriği ve kapsamı düzenlenen tarım, hizmet ve sanayi sektörlerinde sağlanan mesleki eğitimler, bugüne dek 8.300’ün üzerinde Suriyeli ve ev sahibi topluluk üyesine ulaştı. Ulaşırken de, umut oldu ve o umut adına yeni yaşam hikayeleri yazdı. Yazmaya da devam ediyor. -Tamer Yazar-