“Çıkardım kırmızı pabuçlarımı
kaldım yalınayak
ellerimde piren gülleri
başımda mor kurdele…” Nalan Çelik
Kadınlık ve erkeklik algısıyla bir çeşit konum ve rol tekrarı yaşıyoruz adeta… Bireyin yok sayıldığı bir travmanın tekrarı belki…
Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu, 2018 Mart ayı raporunu açıkladı. Rapora göre Mart’ta erkekler 25 kadını öldürdü.
Kadın cinayetlerinde önceki aylara göre düşüş yaşandığı belirtilen raporda, Antalya ve Bursa’da iki kadının boşandıkları eski eşleri tarafından yaralandıkları ve yaşam mücadelesi verdikleri kaydedildi.
Kadın cinayetinin en çok işlendiği iller ise İstanbul (6), Antalya (3), Ankara (2). Raporda, bir trans kadının da öldürüldüğü belirtildi. Mart ayında çocuk istismarı ve cinsel şiddetin de devam ettiği belirtilirken, 269 çocuğun istismara maruz bırakıldığı kaydedildi.
Rapora göre,
2018 Mart ayında erkekler en az 28 kadına cinsel şiddet uyguladı.
İşlenen kadın cinayetlerinin 11’i şüpheli ölüm iken, kadınların 8’i ise kendi hayatlarına dair karar verdikleri için öldürüldü,
4’ünün ölüm sebebi tespit edilemedi.
Öldürülen kadınların %28’inin 36-65 yaş arasında,
%24’ünün ise 19-24 yaş arasında olduğu ifade edildi.
“Masallar, romanlar… Filmler… Dört duvar arasında mutluluk simgesi kadınlar, donuk bakışlı, gülümsemesiz anneler…” diye sesleniyor Duygu Asena.
İş Güvenliği
İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi, Mart ayı iş kazaları raporunu yayınladı. Rapora göre “Mart ayında en az 122 işçi iş kazalarında yaşamını yitirdi. Böylece 2018 yılının Ocak, Şubat ve Mart aylarında yaşamını yitiren işçilerin sayısı 394 oldu. Raporda Mart ayında yaşamını yitiren 122 işçinin 105’inin işçi ve memur statüsünde çalışan ücretli; yüzde 17’sinin ise kendi nam ve hesabına çalışanlar olduğu belirtilirken, en çok iş kazasının inşaat, taşımacılık, tarım, metal, madencilik, büro ve konaklama işkollarında gerçekleştiği aktarıldı…”
İş güvenliği uzmanları da ağır bir yükün altında…
Çoğunlukla ezber olan çoktan seçmeli bir sınavı geçip, iş bulma sancısıyla kıvranan ve işçinin güvenliğini düzenlemekle görevli iş güvenliği uzmanı, herhangi bir mesleki sınıflandırma olmadığı için; inşaat, maden gibi, daha önce şantiyesini dahi görmediği iş kollarında düşük rakamlarla istihdam ediliyor… İş kazalarında işverenlerin değil, uzmanların cezalandırılmasıyla rutin bir iş yapıldığını sanan işveren de, “ben iş güvenliği uzmanını istihdam ettim, daha ne yapabilirim” havasında.
İş güvenliği uzmanlarının herhangi bir yasayla asgari ücreti belirlenmediğinden kendini idame ettirecek ücret bir yana, asgari ücretin altında çalışan uzmanlar bulunmaktadır… Mesleki sigortaları olmadığı gibi, çoğunun sigortası asgari ücret üzerinden yatırılmaktadır… Lakin en önemli sorun iş sözleşmesi ile işverene bağımlı olarak çalışılması… Bu durum uzmanın sağlıklı kararlar almasını ve bağımsız hareket etmesini engelliyor…
Her ne kadar 6331 sayılı iş kanunu, uzmana işi durdurma, bakanlığa bilgi verme yetkilerini verse de, sonuçta uzmanlar maaşlarını karşılayan işverenin emir ve talimatlarını yerine getirmek zorunda kalmaktadır.
Çözümse, iş güvenliği uzmanlarının görev ve sorumluluklarının yasal bir statüyle belirlenmesinden geçiyor. “İş güvenliği uzmanının işverene ait olan ücret ve iş sözleşmesi bağımlılığı ortadan kaldırılmalı…
YORUMLAR