Hukuk devleti ilkelerinin egemen olduğu hiçbir yönetim şeklinde, mülkiyet hakkına müdahale edilmez, el uzatılmaz, kişilerin tasarruflarına set çekecek, onların arzu ve iradelerine aykırı bir tutum sergileyecek kurallar olmaz, olamaz.
Bu yönetim biçimlerinde mülkiyet hakkı kutsaldır. Her birey dilediği şekilde mülkiyet hakkı üzerinde tasarruf etme, mallarını dilediğine satma, bağışlama vasiyet etme özgürlüğüne sahiptir.
Bunu kısıtlayıcı kurallar konduğu veya konmaya kalkışıldığı takdirde o devletteki yönetim şeklinin hukuk devleti olduğundan söz etmek mümkün olamaz.
Nitekim bizde de, Cumhuriyetin ilanı ile birlikte, mülkiyet hakkının kutsallığı ilkesi benimsenmiş, bireylerin bu hakkı üzerinde dilediği şekilde tasarruf edebilmelerine olanak sağlayan yasal ve anayasal düzenlemeler yapılmak suretiyle yürürlüğe konulmuştur.
Bu doğrultuda Türkiye Cumhuriyeti Devletinin kurucusu olan Gazi Mustafa Kemal Atatürk, yaptığı el yazılı vasiyetname ile mal varlığını CHP’ye bırakmış, ancak mal varlığının gelirlerinin de yine vasiyetinde belirttiği kişilere ve yerlere verilmesini istemiştir.
Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün hür iradesi ile yapmış olduğu ve aramızdan ayrılışından bu yana aynen uygulanan bu vasiyetname, bir ara 12 Eylül yönetimi tarafından tanınmamak istenmişse de buna tevessül edenler kafalarını yargı kararına ve böylece kayaya çarpmışlardır.
12 Eylül yönetiminin bu teşebbüsünden sonra aradan uzun yıllar geçmiştir. Bu uzun yıllardan sonra da yine Atatürk’ün vasiyeti ve İş Bankasındaki hisseleri gündeme taşınmak suretiyle yeni bir süreç başlatılmak istenmektedir.
Geçtiğimiz günlerde yazdığımız ve hatırlattığımız üzere AKP iktidarı ne zaman başı sıkışsa, oy oranında hızlı bir iniş dönemi, ekonomide alarm zilleri çalmaya başlasa, gündemi değiştirerek dikkatleri başka yöne çekmek suretiyle gemisini kurtarma yoluna gitmektedir.
Bu kez de yine gündemi değiştirmek suretiyle gemisini batmaktan kurtarabilmek için, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün vasiyetini gündeme taşımış ve Türkiye İş Bankasında bulunan hisselerinin CHP’ye bırakılması, gelirlerinin ise Türk dil ve Türk tarih kurumlarına verilmesi yolundaki vasiyetini meclisten çıkarttırmaya çalışacağı bir yasa ile değiştirmeye, başka bir anlatımla ortadan kaldırmaya çalışma yoluna girmiştir.
Eğer AKP’deki bu mantık geçerli olursa, bilinmelidir ki bundan sonra hiçbir kimse mal varlığı üzerinde dilediği gibi tasarruf etme, mal varlığını dilediği kişilere, kurumlara vasiyet etme hakkına sahip olamayacaktır.
Ne imiş?
Siyasi partiler bankaya nasıl hissedar olabilirler imiş?
Mantığa bakın?
Bir kişi mal varlığını bir siyasi partiye vasiyet ediyor. Kişinin mal varlığı içinde banka hisseleri de var. O kişi bu hisselerini serbest iradesi ile bir siyasi partiye bırakamaz mı?
Elbette ki bırakır.
Nitekim Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün aramızdan ayrılışından bu yana Türkiye İş Bankasındaki hisseleri CHP’ye intikal etmiştir.
Yine vasiyet gereği İş Bankasındaki bu hisselerin gelirleri hiçbir şekilde CHP’ye intikal etmemiştir. Bu gelirleri CHP’nin kullanması, üzerinde tasarruf etmesi söz konusu değildir.
Gelirler vasiyetnamede de belirtildiği üzere, Türk dil ve Türk tarih kurumlarına verilmekte ve onlar tarafından değerlendirilmektedir.
Şimdi durum böyle iken, bir yasa çıkartmak suretiyle ben bu vasiyetnameyi tanımıyorum, kabul etmiyorum Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün vasiyetnamesini çıkartılacak yasa ile değiştirmek suretiyle mal varlığını hazineye bıraktıracağım demek, düpedüz hukuk devleti ilkelerine ters bir tutum ve davranıştır.
Sıkışıldığı zaman gündem değiştirerek düze çıkabilmeyi itiyat haline getirmiş bulunan AKP’nin, bu kez Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün vasiyetini değiştirmeye, başka bir anlatımla yok saymaya kalkışması umuyoruz ki onlara hiçbir şekilde can simidi olmayacak, aksine daha da batmalarına neden olacaktır.
Bu kez kayaya çarpılmıştır. Diliyoruz ki kayaya çarpıldığının farkına varılır ve vakit geçilmeden Atatürk’ün vasiyetini yok sayacak bir yasa çıkartılmasının yoluna gitmekten vazgeçilir…
YORUMLAR