Ana Sayfa Arama Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Murad DEMİRKOL

Orhan Veli

“Baka kalırım giden geminin ardından;
Atamam kendimi denize, dünya güzel;
Serde erkeklik var, ağlayamam…”

İnsan kaçırdıklarını anımsamak istiyor sanki… Mutluluk barındırmayan bir yerkürenin geçmişiyle kavgalı bireyleri için geçmiş ne kadar pembeyse artık… Çok çabuk tüketilen zamanın, çok çabuk unutulan zikzakları mesela…

“İki incecik bacak, kısaca bir trençkot, kanarya sarısı bir kaşkol, müselles bir yüz, şişirilmiş bir göğse benzeyen bir sırt, denebilirse ergenlik bozuğu bir yüz. İşte görünüşte Orhan Veli…” diye betimlemiş Sait Faik

“Dolaşsam ben de deniz deniz
Ve bir sabah vakti, kimsesiz
Bir limanda bulsam kendimi
Bir limanda, büyük ve beyaz…”

Olmakla olmamak gibi ileri geri işleyen bir sarkaç, Orhan Veli’nin şiirleriyle kaçırdıklarımızı anımsatıyor bir bakıma…

“Biz, duygunun ötesinde umutsuz insanlarız.” diyor Lou Reed bir şiirinde

Orhan Veli’nin şiiri de tüm sıcaklığına rağmen mutluluktan söz etmez ama gözden kaçırdığımız en basit gerçeklikle baş başa bırakır bizi…

Durmadan arayan, kendini yenileyen, insana dair en sıradan meseleyle ilgilenen uzun bir şiir serüveni yaşadı Orhan Veli. Oktay Rıfat bu durumu “Orhan Fransız şairlerinin birkaç nesillik şiir macerasını kısacık ömründe yaşadı. Türk şiiri onun kalemi sayesinde Avrupa şiiriyle atbaşı geldi.” ve “Birkaç neslin belki arka arkaya başarabileceği bir değişmeyi o birkaç yılın içinde tamamladı.” sözleriyle açıklıyor…

Kendi ifadesiyle yaşamış, kendi ifadesiyle ölmüş bir şair Orhan Veli…

“Versem kendimi bütün bütün
Bir yelkenli olup engine;
Kansam bir an güzelliğine
Kuşlar gibi serseri ömrün…”

“1914’te doğmuş, 1 yaşında kurbağadan korkmuş. 9 yaşında okumaya, 10 yaşında yazmaya merak salmış. 13’te Oktay Rıfat’ı, 16’da Melih Cevdet’i tanımış. 17 yaşında bara gitmiş. 18’de rakıya başlamış… 19’dan sonra avarelik devri… 20 yaşından sonra da para kazanmasını ve sefalet çekmesini öğrenmiş…

25’te bir otomobil kazası…

“Çok aşık oldum” diye yazmış. “Hiç evlenmedim…” diye

Biliyorum, kolay değil yaşamak;
Ama işte
Bir ölünün hala yatağı sıcak,
Birinin saati işliyor kolunda.
Yaşamak kolay değil ya kardeşler,
Ölmek de değil;

1 Ocak 1949 tarihinden itibaren 15 günde bir yayımlanan ‘Yaprak’ dergisini çıkarmaya başladı. 15 Haziran 1950’ye kadar yayımlanan bu dergiyi parasal güçlükler nedeniyle yayımlayamaz olunca Ankara’dan ayrılıp, İstanbul’a döndü.

Sabahattin Eyüboğlu, Küçük Dergi Kasım 1952 tarihli sayısında, “Orhan’ın son yazı, bir akşam üstü Yaprak’la Beykoz’a doğrulduk. En cümbüşlü çocukluğu orda geçmiş, on senedir de uğramamış… Dediği yerde pat patı susturduk. Orhan kürekte, dalyanın telleri melleri arasından, yağdan kıl çeker gibi geçtik, bir balıkçı kahvesinin önündeki perişan iskeleye yanaşıverdik. Orhan eski ahbaplarını dün bırakmış gibi aramaya çıktı ve kendi yaşında, güler yüzlü bir balıkçıyla döndü…” diye yazar

Ankara’da belediyenin kazdığı bir çukura düşüyor Orhan Veli. 14 Kasım günü bir arkadaşının evinde yemek yerken fenalaşıyor… Kanık’a alkol zehirlenmesi teşhisiyle tedavi uygulanıyor fakat beyinde damar çatlaması nedeniyle beyin kanaması geçirdiği sonradan anlaşılıyor. Aynı gün akşama doğru komaya giren Orhan Veli, geceleyin saat 23.20’de hayata gözlerini yumuyor.

Sait Faik, Vatan Sanat Yaprağı 1953 tarihli sayısında, “Uzun zaman Beyoğlu’nda bir sivrice, bir kamburca adam görsem içim yandı. O’dur sandım. Saniyenin binde biri zaman içinde, odur sandım. Uzun zaman, sık sık bu sürdü gitti. Yeni yeni, onun karşıma çıkmayacağını, geri gelmeyeceğini anlayabildim…” diye…

Ve Orhan Veli’nin Gün Olur adlı şiirinden
“Gün olur, başıma kadar mavi;
Gün olur başıma kadar güneş;
Gün olur, deli gibi…”

 

YORUMLAR

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

SON HABERLER