Ana Sayfa Arama Video Yazarlar
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Mehmet Karasu

Halep’e Bir Gün, Hüzne Bir Ömür

Bugün, Hatay Eğitim-Sen salonunda eşim Nebihe Karasu ile birlikte büyülü bir akşam yaşadık.

Eğitim-Sen Hatay Şube Başkanı Sayın Özgür Traş’ın kısa ama etkileyici bir açış konuşmasından sonra, Eğitimci Sevgili Mehmet Fazıl Karasu’nun içli gitarı, Eğitimci Emrah Altaç’ın usta bağlaması ve Sezai Sarıoğlu’nun kalpten gelen sesiyle yaralarımıza incecik bir merhem sürüldü.

Sanatın o eşsiz iyileştirici gücünü bir kez daha hissettik. Çünkü her yıkımın ardından, geriye kalan molozlar arasında en çok ihtiyaç duyduğumuz şey, bir insan sesidir; bir ezgi, bir dize, bir anlam…

Sezai Sarıoğlu’nu ilk kez 2004 yılında Antakya’da ağırlamıştım.

İkinci Uluslararası Antakya Edebiyat Günleri kapsamında düzenlenen “Çokkültürlülük” temalı panel için Rum Ortodoks Kilisesi’nin o tarihi salonundaydık.

Salon, zamanın kıymetli tanığı taş duvarlarıyla bizi dinliyordu.

Panelistler arasında Halep Metropoliti Dr. Butros Yazıcı da vardı.

Gözlerinde yüzyılların bilgeliği, sesinde kadim Doğu’nun dinginliği…

Konuşmasını yaptı, teşekkür etti, bir ayin yönetti ve Halep’e döndü.

Ertesi gün, 40 kişilik edebiyatçı grubumuzu günün ilk ışıklarıyla Halep’e götürdüm. O zamanlar Halep, yalnızca Suriye’nin değil, dünyanın en güzel şehirlerinden biriydi.

Taş sokaklar, hanlar, camiler, kiliseler, sabun kokan çarşılar…

Tarihle iç içe geçmiş insanların şehriydi.

Biz şairler, yazarlar, düşünürler; her adımda şiirin, kültürün, hoşgörünün izini sürüyorduk.

Hiç kimse o gün, bir gün Halep’in yerle bir olacağını, o huzur veren sokakların sessizliğe gömüleceğini düşünemezdi.

Ama oldu…

Yıllar geçti. Suriye karıştı. Barış, kardeşlik, çokkültürlülük… Hepsi birer hayal oldu.

Metropolit Butros Yazıcı, bir gün yeniden Antakya’ya geldi.

Vedalaştı. Ardından Halep’e dönmek üzere yola çıktı.

Ve bir daha geri dönemedi.

Yolda, cihatçı gruplar tarafından kaçırıldı, katledildi.

Bir din adamıydı, bir barış elçisiydi, bir bilgeydi…

Ama ne yazık ki savaşın, kin ve fanatizmin dili, onun sesini susturdu.

Bugün o anları hatırlarken gözlerim doldu.

Sanatçılar sahnedeydi ama ben o eski taş sokaklarda, Halep’in gölgesinde, Rum Ortodoks Kilisesi’nin loş salonundaydım.

Sezai Sarıoğlu’nun sesiyle geçmişe yolculuk yaptım.

Butros Yazıcı’nın gülümseyen yüzü geldi aklıma…

Kardeşliğin mümkün olduğuna inandığımız o masum günler…

Bazı anlar vardır, zamanın içinde donup kalır.

Bir şehrin yıkımı, bir dostun gidişi, bir türkünün içinde gizli hıçkırık…

İşte Halep, benim için böyle bir andır.

Yitip giden güzelliğin, katledilen umudun, susturulan duaların adı…

Ve biz, hâlâ buradayız.

Birbirimizi anlamaya çalışıyor, yaralarımızı sanatla, şiirle, müzikle sarmaya gayret ediyoruz.

Çünkü hâlâ inanıyoruz:

Bir gün, türküler yine suskun topraklarda yankılanacak…

Ve belki de Halep yeniden kurulacak; şiirin, dostluğun, barışın elleriyle…

 

 

YORUMLAR

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

SON HABERLER