Ana Sayfa Arama Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Şükran KOÇAK

Hayat Sonsuz Bir Öğrenme Okuludur!

Kişi her gün yeni eksiklerini bulup ortaya çıkarabiliyorsa ve her ay ustalaştığı konuları aklında tutabiliyorsa, onda öğrenme tutkusu vardır diyebiliriz.

                Confucius

“Kitap niye okuyoruz? Neden okuyoruz?” Sorusunu kendimize yada etrafımıza sık sık soruyoruz. Kitap okumak hayata daha geniş pencereden bakmanıza neden oluyor. Yorumlama gücünüzü kuvvetlendiriyor,yani her konuya dair bir fikriniz olmasa bile yorumlama yeteneğiniz gelişiyor. Bir zaman sonra ufkunuz ve hayal gücünüz gelişiyor. İlk girdiğiniz ortamda bile; ordaki havayı, ambiyansı değiştirecek kadar bir çok kabiliyete sahip oluyorsunuz… bir çok konu üzerinde hakimiyet kurmaya başladığınız zaman aslında popüler kültürün size dayanmış olduğu o bilindik genel geçer kuralların haricinde daha kalıcı, daha kalıtımsal ve geçmişe bişeyler bırakmış olacaksınız. Aynı zamanda geleceğe dair de bir yatırım olarak bir kitap alıp başlayabilirsiniz.

Kitap seçimlerimiz çok önemli. Mesela; ütopik veya distopik roman tarzı kitaplar bizi baskı altına alır. Örnek vermek gerekirse;”iyilik yapan cennete gider”  bu ütopik bir yaklaşım. “Hata yapma cehennemde yanarsın” buda distopik bir yaklaşım ikiside aslında bizleri baskı altına alan roman tarzı kitaplar.

Şimdide kahve tadında “Talihli Balıkçı” adlı hikayemizi okuyalım.

Bir zamanlar ”Dicle Balıkçısı” diye bir adam varmış. Talihiyle ünlü bir adammış bu. Öyle ki Dicle, balık yönünden zengin bir ırmak değilmiş. balığa çıkanlar hep eli boş dönerlermiş. Böyleyken talihiyle ünlü kişi, ne zaman balığa çıksa sepetler dolusu balıkla gelirmiş. Balıkları satar, bol para kazanırmış. Herkes ona imrenerek bakarmış. “Ne şanslı adam.” derlermiş. “Kimse tek balık tutamazken o sepetler dolusu tutuyor. Belli ki bu adam Allah’ın sevgili kulu. Böylece adamın şansı dillere destan olmuş. Birisine iyi dilekte bulunmak için: “Allah sana Dicle Balıkçısı’nın şansını versin.” demek adet omuş. Günün birinde bu balıkçı hastalanmış ve ölmüş. Cenazeyi kaldırmak için gelenler şaşırıp kalmışlar. Dicle balıkçısının evi kitaplarla doluymuş. Kitapların çoğu sularla balıklarla ilgiliymiş. Ağ nasıl atılır? Hangi saatlerde baıklar suyun neresinde olur? Bu türden soruları yanıtlayan kitaplarmış bunlar. İşte o zaman adamın neden balık avından boş dönmediği anlaşılmış. Şansı okuduğu kitaplardan geliyormuş. Balıkçının yattığı odanın duvarında da bir şiir varmış. Şöyle deniyormuş şiirde:

“Bir yıl sonraysa düşündüğün, tohum ek;

Ağaç dik on yıl sonraysa tasarladığın;

Ama düşünüyorsan yüzyıl ötesini, halkı eğit.

O zaman bir kez ağaç dikersen,

On yıl ürün alırsın;

Yüz kez olur bu ürün eğitirsen milleti.

Birisine bir balık verirsen doyar bir defalık; balık tutmayı öğret,

Doysun ömür boyunca.”

Balıkçı

Balıkçı sevdasıydı onunkisi

Oltayı attığında;

Bir balık yoksa misinanın ucunda

Umut beklemezdi sevdasından.

Birde oltaya iri gözlü

Koca bir balık takıldı mı,

Değmeyin balıkçının sevincine.

Hani papatya yaprağıdır bir adıda,

Aşikardır

Hani seviyor,sevmiyor.

Çırpınma balık,

İri gözlü balık!

Senden ne bir öğün olacak,

Nede çilingir sofrasına meze.

Olta doluysa seviyor,

Boşsa sevmiyor.

Çırpınma balık,iri gözlü balık!

Birazdan özgürsün inan

Ne var bir görünsen sevdalıya?

Olta sana değil ki,

Kendini avutan balıkçıya

Bu haftaki kitap tavsiyem: “ŞEKER PORTAKALI”

YORUMLAR

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

SON HABERLER