Kur’an’ın her ayetini tercüme edip yorumlarken, motamot kelime tercümesi değil, önceki ve sonraki ayetlerin, ayetin bulunduğu surenin ve bütün Kur’an’ın ana fikirlerini göz önünde bulundurup anlamlandırdım. Çünkü her bir kelime, bir düşüncenin yansımasıdır ve kelime bir düşünce, diğer bir ifade ile bir anlam taşır. Dolayısıyla her bir kelime, aktif olmayan, yani söze ve amele dönüşmemiş bir anlam enerjisi taşıyıcısı, bir hamal veya bir yük arabası demektir. Bu anlam enerjisini taşıyan kelimeyi görerek okurken, beynin görme ile ilgili bölgesindeki sinir hücreleri veya bir başkasının makamlı veya makamsız sesli okuması sırasında işitme bölgelerindeki sinir hücreleri, kelimeye ait şekil veya ses enerjilerini alır ve uyarılırlar. Böylece kelime, şekil veya ses olarak algılanmış olur. Ancak henüz bu görme veya işitme aşamasında, kelimenin şekli veya sesi anlamsız ve cansız bir beden, kupkuru birer odun gibidir ve beyinde sadece ilgili nöronlar /sinir hücreleri uyarılmış ve sadece ne olduğunu anlamadan kelimenin harflerden oluşmuş şeklini görme veya kupkuru bir sesini işitme sağlanmıştır. Örnekleyecek olursak, kelime, misafir olmak istediği evin kapısına kadar gelebilen, fakat kapıyı çalamayan ve içeri giremeyen kişi gibidir. Çünkü beyinde kelimeye ait şekli veya sesi, ilgili anlama merkezlerine götürecek olan yollar henüz açılmamıştır. Çünkü bu yolların açılabilmesi için, kelimenin şekil veya ses enerjileri ile birlikte, taşımakta olduğu anlama enerjisinin de birlikte beyne gelmesi gerekmektedir. İşte eğer ses veya kelimenin harflerinden oluşan şeklinden uyarılmış olan sinir hücrelerinde oluşan kuru ve gücü az olan bir enerji, kelimenin taşımakta olduğu anlam enerjisi ile birlikte beyne gelmişse, bu kupkuru ve güçsüz enerji, anlam enerjisi ile birlikte bir güç oluşturarak anlam merkezlerine giden yolları açarlar. Böylece anlam enerjisi, görüleni veya işitileni önce algılama merkezlerindeki hücrelere uğradıktan sonra yoluna devam eder ve anlamlandırma merkezlerindeki hücreleri uyarabilir. Uyarılan bu hücreler de, görülen kelimenin şeklinin veya işitilen kelimenin sesinin ne anlam taşıdığının anlaşılmasını sağlamış olurlar. İşte bundan sonra ancak düşünmeyi sağlayacak tüm beyin birimleri hemen devreye girer ve kelimenin anlamı üzerinde düşünmeye başlarlar. Bu düşünme aktivitesi sırasında oluşan düşünce enerjisi de beyin tarafından benimsenir veya ret edilir. Benimsenirse, kişinin davranışlarına ve yaşam biçimine yansıyıp kişinin duygu, düşünce ve davranışını yeniden yapılandırıcı bir etki oluşturmaya başlar. Oluşan bir düşünce enerjisi yoğun ve yeterli güçte ise, bütün vücut hücrelerimize de yansır ve onlarda da olumlu değişikliklere, iç ürperten duygusallığa yol açar. Diğer taraftan da bu düşünce enerjisi, ilahi kayıt sistemi ile haberleşmeyi sağlayan ve kozmik enerji diye tanımlanan özel bir enerji olduğundan, ilahi kayıt sistemine ulaşıp orada da kayıt edilen enerji olur. Demek ki, kelimeleri anlamak, bütün beyni çalıştırır ve bu sırada başka düşünceler de araya girip akla gelmez, konsantrasyon bozulmaz, dikkat de dağılmaz. Aksine anlamı bilinmeyen kelimeler telaffuz edilirken, beynin düşünme ile ilgili sinir hücreleri, sadece telaffuz edilen bu anlamı olmayan kelimelerle tam devreye giremediği ve meşgul olmayacağı için, bu sırada başka düşünceler de devreye girer ve istenen yoğunlaşma gerçekleşemez. Bilmedikleri dil olan Arapça okuyarak namaz kılanların hemen hemen herkesin en sık şikâyetlerinin de namaz kılarken tam bir konsantrasyon sağlayamamaları ve çeşitli düşünceleri engelleyememelerinin sebebi işte budur. Sonuç olarak Kur’an okumak, 1) Anlama, 2) Düşünme, 3) Öğrenip benimseme ve 4) Ona göre yaşama aşamalıdır.
Düşünce enerjisi yeterli güçte oluşmuş ise veya ilâhî kayıt sistemine gidiş yolunda engelleyici güneş ışınları veya parazit oluşturucu başka elektromanyetik engeller yoksa sağlıklı ve net bir şekilde kayıt edilmiş olur. Düşünce enerjisinin yeterli güçte olması için de konsantre olmak çok önemlidir. Kur’an’ın önerdiği 7 temel prensibe baktığımızda, gece güneşin olmadığı, zihnin gündüz telaşından uzak kaldığı sakin anların Kur’an okuma ve dua etmeye en uygun anlar olduğu, bunların yanında ayrıca ön yargısız ve açık, karışık olmayan bilinçte olmanın da temelde yoğun bir konsantrasyonu sağlama amaçlı olduğunu görürüz. Ve yine düşünce enerjisini hem oluşturmak, hem de güçlü kılmak amacıyla, Kur’an’ın anlaya anlaya ve düşüne düşüne okunması önerisi de oldukça önemli bir Kur’an önerisidir.
Müzzemmil-3. Yarısından önce bir vakitte kalk, 4. Kendine göre de bir zaman ayırarak kalk ve Kur’an’ı anlaya anlaya, düşüne düşüne oku /iyice öğren.
Nahl-44. Biz, seçtiğimiz elçilere, uyarıcı sahifeler ve kitaplar gönderdik. İnsanlara anlatman ve iyice anlayıp üzerinde düşünmeleri için, Sana da bu Kur’an’ı /zikri indirdik.
Sonuç olarak önerim, Kur’an’ı anlayacak ve düşünülecek dilde okumak, eğer Arapçası da okunacaksa, aynı anda Türkçe’sinden de takip etmek en doğrusudur. Namaz da kılınacaksa, önceden namazda okunacak surelerin Türkçe anlamlarını da iyice öğrenmeli ve okunurken Türkçe karşılıkları da düşünüleceği için, o sırada beyin tamamen bu düşüncelerle meşgul olacak ve gereksiz düşünceler ile namazın konsantrasyonu bozulmayacaktır. Çünkü gerek Müslüman’ım deyişini, gerek 5 gaybe iman etmeyi (Allah’a, Ahrete, Meleklere, Peygamberlere ve Kitaplarına) ve gerekse her biri birer ibadet olan Muhkem /değişmez ana kurallara uygun olmak üzere olumlu ameller gerçekleştirmeyi içtenlikle veya diğer bir ifade ile HUŞU İÇİNDE yapmak Kur’an’da özellikle vurgulanmaktadır.
Nisa-43. Ey İman edenler! Ne konuştuğunuzu bilmeyecek, fakat yanlarınıza yatmayacak kadar /cünub halinde olmayacak, ayakta duracak kadar sarhoşsanız (iyice sinirli, gergin ve kafanız çok karışık ve meşgulse, uyku sersemi iseniz) bilinciniz ne söylediğinizi iyice bilecek duruma gelinceye /bu durumu üzerinizden atıncaya kadar /bu halinizden çıkıp normal bilinç açıklığında oluncaya kadar salâta (Toplu halde Sosyal dayanışma, yardımlaşma toplantı ve toplumsal faaliyetlere) yaklaşmayın, bekleyin ve kendinize gelmek için yıkanın (la cünuben teğtesilu). Ayrıca su kullanmanız size zarar verecek özellikli bir hastalığınız varsa ve seferde iseniz, cinsi münasebette bulunmuşsanız /seviştiyseniz, veya büyük tuvaletinizi /gaita çıkışı yapmışsanız ve su bulamamışsanız, teyemmüm edip temizlenin. Yani ellerinizle temiz ve kuru bir toprağa dokunup yüzünüzü ve kollarınızı sıvazlayın /mesh edin. Merak etmeyin Allah, affeden ve günahları örtendir.
Haftaya görüşmek üzere. İnşallah !!!
NOT- NÖVAK Vakfımızın kitaplarının gelirleri ile Eskişehir Tıp Öğrencilerine burs veriyoruz. Özel günlerinizde kitaplardan alır veya hediye ederseniz bize destek olur ve öğrenci sayımız artar: “DİN VE BEYİN”, “SON DAVET KUR’AN Tercümesi”, “KUR’AN KADINI KORUYOR”, “OKU! Konularına göre Kur’an ayetleri”, “KUR’AN’IN KULU KÖLESİ MEVLANA”, “TEVRAT VE İNCİL’DE ÖNCEKİ İSLAM”, “KUR’AN VE SON İSLAM” ve “ALLAH İLE ANLAŞMAMIZ VAR”