Alışılmış bir büyüsü vardı, dik bir duruş…
Ama en çok zarafet sözcüğünü kullanmak isterim…
Sahnenin ışıklarını kollayan o zarafet…
70 küsur yıl boyunca canla başla inandığı sahne için çalışan o canlılık…
Bazı insanlar aramızdan hiç ayrılmayacakmış gibi durur…
Ya da ölümü yakıştırmama ilişkisi…
Çoğu zaman beklediğimiz bir haber olmasına karşın, anlaşılır bir şaşkınlık ve tanımlanabilir bir hüzün yaşansa da duygu genelde bu yönde…
Bir dönem, bir kuşak ya da bir çağ; tanıklık ettiğiniz sahneye veda ederse neyi hissediyorsanız o…
“Gözlerimi yumsam, belki de uyurdum. Hayır, hayır, sözcüklerin tümü içimden çıkmadan bir an bile uyuyamam…” diye araya giriyor Tezer Özlü
Asıl adı Ayşe Yıldız olan Yıldız Kenter, Olga Cynthia (Nadide) ile Ahmet Naci Bey’in çocuğu olarak dünyaya geldi. Ablası Güner, ağabeyleri Nedim ve Mahmut ile küçük kardeşi Müşfik’ten oluşan 7 kişilik bir ailede büyüyen Kenter, Ankara Devlet Konservatuvarını bitirdikten sonra, Ankara Devlet Tiyatrosunda çalıştı.
Yine Tezer özlü; “İnsan ne denli derin düşünebiliyorsa, sevgisi o denli derindir…”
İnsan ne kadar âşıksa,
Ne kadar üretkense…
Canlılığını ne kadar paylaşıyorsa…
Usta sanatçı, 1956-1959’da çalıştığı Devlet Tiyatrosu’ndan ayrıldıktan sonra bir yıl Muhsin Ertuğrul ile çalıştı… Türkçe ve İngilizce oyunlar sahneleyen Kenter, Muhsin Ertuğrul ile bir yıl çalıştıktan sonra, 1962’de kardeşi Müşfik Kenter ve eşi Şükran Güngör ile “Kent Oyuncuları Topluluğu”nu kurdu…
Gerçekle sahne arasına bir köprü oluşmuş gibi…
Yaşamı tanımlayacak bir karakter yaratmak nasıl bir duyguysa artık…
Çünkü sanat, görünen dünyayı hayata katmakla kalmaz, yarattığı ideal dünyayı yansıtarak, yokluğunda bile hayatta olanı özgürleştirir.
70 yıldır tiyatro sahnelerinde 100’den fazla oyuna imza atan Kenter, akciğer rahatsızlığına yenik düştü ve 91 yaşında hayata gözlerini yumdu.
Bazı insanlar aramızdan hiç ayrılmayacakmış gibi duruyor…
Ya da ölümü yakıştırmama ilişkisi…
Çoğu zaman beklediğimiz bir haber olmasına karşın, anlaşılır bir şaşkınlık ve tanımlanabilir bir hüzün…
70 küsur yıl boyunca canla başla inandığı sahne için çalışmak,
Bir dönem, bir kuşak ya da bir çağ, tanıklık ettiğiniz sahneye veda ederse neyi hissediyorsanız o…
“Bizse kısa bir oyun tutturduk,
Hiç!
Yetinmek için sadece
Öyle bir sahne ki bu:
Anladık, sevdik ve unuttuk her şeyi…” diye yazmış Edip Cansever
Yıldız Kenter bulutlarla yükseldi.
Boşa geçmemiş bir ömrün tutkusuyla… .
Bir senfoni, bir ışıltı
Bir perde hışırtısıyla…
YORUMLAR