Ana Sayfa Arama Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Murad DEMİRKOL

Parçalı Gözlem

 Her duygu, kendiyle kesişen rolü tanımlıyor belki…

Er ya da geç hayata belirsiz bir tortu bırakıyor…  

Önerme başkadır ancak incinmiş biri nasıl anlatsın, kaygının geceyi nasıl ağırlaştırdığını… 

Bir metnin anlamından çok, anlamlandırılması üzerine çabalayan o kalabalığı

Kulaklarımızı zorlayan cümleleri odak noktasına yuvarlayan o endişeyi…

Belki sırf bu yüzden yaşadıklarını duymak istemiyor insan.

İşittiğimiz sözcükleri yok saymak gibi…

Ardındaki belirsizliği gizleyecek yerler arıyor durmadan.

“Söyle bana, söyle bana, kimdir o,

Kim çağırıyor beni,

Kim sesleniyor, kim bağırıyor…” i

Birkaç adım gerisindeyiz yaşamın, birkaç adım uzağında…

Uzman görünümlü programların dünyasında günü birlik bilgilerle yoklanıyoruz

Bir iç körlük ya da bir kördüğüm…

Sözcükleri öfkeyle kirletmenin hüner sayıldığı bir oyuk…

Çünkü zihin, hemen her şeyle ilgili koşuştururken, kendine yamadığı ifadeyi hızla tahrip eder…

Farkında olmadan konuşur daha çok…

Bilgi diye dayatılan kendiliksiz sözcüklerle…

Belirlenen çemberin sınırlarıyla…

“Ama üzüntü demek, gece gündüz, uykuda olsun, uyanık olsun, vücuduna saplanmış bir oku taşımak demek, çekilir şey değil bu…” i i

Ekonomik sistemler,

Tüketim kalıpları

Bitmek bilmeyen savaşlar

Açlık, yoksulluk…

Akıllı evler,

Akıllı sözcükler,

Makine dili ve belki dahası…

Önerme başkadır ama incinmiş bir canlı nasıl anlatır, sözcüklerin geceyi neden ağırlaştırdığını… 

 “Hiç o kadar uzaklara gitmedik ki biz,

Aklım başıma geldi bu soruyla, hıçkıra hıçkıra,

Yeterince basit oluncaya dek yumuldum uyumaya…”   diye yazmış Prado i i i

Yıldızlar arası bir yolculuk…

Seçeneğin sığlığı belki burada başlıyor…

Kendi ömrümüze biçilen bir yolculuk…

Klavyenin karakterlerine güvenmenin telaşı belki,

Yazarın çizerin, cümlenin benzerliğine…

Hayatı durduğumuz yerden okuyamıyoruz belki

Zamanın yüzünü eskitmek de denebilir… 

Zamanı şekilden şekle sokmak…

Çocukluk oyuncağına yüklenen o eşsiz anlam gibi…

Bizi acıtan süreçleri tersyüz eden aydınlığı yoklamak…

Bir görüntünün etrafında fısıldaşan garip yaratıklarız belki.

Bir metnin anlamından çok, anlamlandırılması üzerine çabalayan…

Kayıp bir zihin ve yaşamın kaçınılmaz bir parçası gibi yüzümüze her daim sırnaşmış bir bilinmezlik…

 i Işık, Vicente  Aleıxandre, Çev: Tuğrul Tanyol

 ii  Milena’ya Mektuplar, Franz Kafka, Çev: Esen Tezel

  i i i Gecenin Ortasında, Adélia Prado, Çev: Tuğrul Asi Balkar

YORUMLAR

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

SON HABERLER