Ana Sayfa Arama Video Yazarlar
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Mehmet Karasu

Zamana Dokunan Bir Gün

 

Yıllar önce, 1990’lı yıllarda, Eskişehir ili, İnönü ilçesi, Sabri Kahvecioğlu İlköğretim Okulu’nda görev yaparken bir öğretmen kadrosu vardı ki, dostlukla yoğrulmuştu. Sevgiyle, saygıyla, anlayışla örülmüş ilişkilerimiz, o taşra okulunu bir eğitim yuvası olmanın çok ötesine taşımıştı. Aynı sıralarda karşılıklı tebessümlerle, omuz omuza emek verdiğimiz arkadaşlarım… Onlarla geçirdiğim günler, hayatımın en berrak sayfalarında yerini almıştı.

Öğrencilerim ise… Saf, tertemiz, pırıl pırıl Anadolu çocuklarıydı. Her biri başka bir şiirdi gözümde. Onların o içten bakışlarını, ders sıralarında dinleyen yüzlerini, oyun oynarken ki neşelerini, hiç unutmadım. Onlara duyduğum sevgiyi hâlâ içimde taşırım.

Yıllar geçti. Deprem, hayatımı yerinden ettiğinde, beni bir başka kırılgan mevsime savurduğunda, yolum yine Eskişehir’e düştü.  Bir mucize gibi, eski dostlar kapımı çaldı. O günlerde, yeniden ayağa kalkabilmem için bana uzanan eller onların elleriydi. Beni yalnız bırakmadılar. Eşya getirdiler, hâl hatır sordular, yeni evimize sevgiyle omuz verdiler. Duyguların en değerlisi, bir zamanlar birlikte gülüp birlikte çalıştığın insanların seni yeniden sahiplenmesidir.

18 Haziran günü, birlikte görev yaptığım değerli arkadaşlarımdan Çiğdem Demirer ve eşi Sami Bey, bizi çaya davet etti. Odunpazarı’nın o tarih kokan sokaklarından birinde, güzel bir kahvede buluştuk. Çay içtik, konuştuk, hasret giderdik. Sohbet sırasında Çiğdem hanım, “Oklubalı köyündeki eski öğrencilerinden biri seni görmek istiyor. Köyde bakkal dükkânı açmış,” dedi. Kalbim hızla çarpmaya başladı. “Yarın gidelim,” dedim. “Hem okulu görürüz, hem öğrencimizi…”

Ertesi gün, ben ve sevgili eşim Nebihe, Çiğdem hanım ve Sami bey ile birlikte yola koyulduk. Öğle saatlerinde Oklubalı köyüne vardık. Önce eski okulumuzu ziyaret ettik. Ayaklarım titriyordu. O kapıdan içeri adım atarken kalbim geçmişe yürüyordu. bizi genç, pırıl pırıl, çağdaş bir öğretmen kadrosu karşıladı. Çoğu kadın öğretmenlerdi. Donanımlı, güler yüzlü, umut doluydular. Gözlerim bu kez geçmişe değil, geleceğe yaşardı.

Sonra öğrencimi aramaya koyulduk. İşyerinde değildi. On beş dakika sonra yanımıza geldi. Hatice Daştan… O küçücük kız şimdi olgun bir kadın olmuştu. Üç çocuk annesiydi. Bana bir sarıldı, bir sarıldı… Gözlerimden yaşlar süzüldü. O sarılışta geçmişin tüm sıcaklığı vardı. 12-13 yaşlarında, köy okulunda derslerine girdiğim, merakla gözümün içine bakan o çocuk artık kendi hayatını kurmuştu. Çocukları dünya tatlısıydı. İkramlarda bulundu, konuştuk, sustuk, yeniden konuştuk. Yüzüne doyamadım, sesine doyamadım. O, zamanın içinden çıkıp gelen bir şiirdi adeta.

Tekrar buluşmak için sözleştik. İçimde tarifsiz bir huzur ve umutla, Bozüyük üzerinden Odunpazarı’ndaki evimize döndük. Akşam güneşi Eskişehir’in tarihi taşlarına vururken, içimde biriken sevgi, özlem ve minnetle geçmişe bir selam gönderdim.

 

Bazı günler, sadece yaşanmaz; ruhunla dokunursun o güne, yeniden doğarsın. Bu da öyle bir gündü.

YORUMLAR

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

SON HABERLER