Ana Sayfa Arama Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Murad DEMİRKOL

Yeşil ve Mavi

Bilirim yarın diye bir şey var
çeliğin su katılmamış yanı
ırmakların geçilecek, fırtınaların dinecek
bir yanı var
ömrümüzün…” diye yazmış Behçet Aysan

Türkiye’nin en temiz, dünyanın beşinci en temiz gölü olan Salda Gölü ve muhteşem doğasıyla Kaz dağları… Basına yansıyan iki bölge…

Birçok çevre sorununu konuşmuyoruz bile… Unutuyoruz, gündemin bulanıklığı içinde kaybolup gidiyor…

Sal da Gölü’nün çevresinde yetişen endemik özellikteki bitkileri, koruma altına alınmayı gerektirecek özelliklerden sadece biri…

Aynı esnada Kaz Dağları’nda sadece ağaçlar devrilmiyor. Ağaçlarla birlikte yaşam zincirinde yer alan canlılarda yok oluyor…

Ormanlar gitgide tükeniyor, ırmaklar kuruyor, av hayvanlarının kökü kurudu, iklim bozuldu, yeryüzü günden güne yoksullaşıyor, çirkinleşiyor.” diye yazmış Çehov

Adı antik Grek mitolojisinde İda olarak geçen Kaz dağları, Zeus’un doğum yeri olarak da bilinir. Zeus ve Olympos’lu tanrıçaların en güçlüsü olan Hera’nın, İda Dağın’ın zirvesinde evlenmeleriyle başlayan kıskançlık, rekabet gibi kavramlar, mitolojideki birçok hikâyeye yön vermiştir.

Homeros da en ünlü edebi metinlerinden biri olan İlyada’da, İda Dağı’nda geçen birçok mitosa yer verir. Yunan mitolojisine göre tanrılar Olympos Dağı’nda yaşarlar fakat Batı Anadolu’da da bir evleri vardır; doğal güzelliği, zengin bitki örtüsü ve heybetli zirveleriyle İda Dağı…

“Doğa kör iyiliktir, yozlaşmamıştır, insanın ilk ve elbette olumlu ruhudur. Ne tatlıdır serçeler, ilkbaharlarda kırları örten çiçekler nasıl da bir güvencedir!…” diye ekliyor Susanna Tamaro

Solgun bir eylül günü yaşama veda eden Tuncel Kurtiz’i de anmadan olmaz… Ölümünden bir süre önce yerleştiği kaz dağlarında, Çamlıbel Köyü mezarlığında, vasiyetinde ifade ettiği gibi, denizi gören bir yolculuğa bıraktı kendini…

Çünkü sanat, görünen dünyayı hayata katmakla kalmaz, yarattığı ideal dünyayı yansıtarak, ölümünde bile hayatta olanı özgürleştirir.
Karşı karşıya olduğumuz fiziksel ve düşünsel çöküş, nükleer tahribat, doğal kaynakların teknolojiyi kullananların elinde ufalanması, çevre sorunları, toplumsal sorunların yığın sorunlarına dönüşmesi ve daha bir sürü yaşamsal sarmal…

Bazen yazdığınız her şey boşluğun içerisinde anlamsız bir sızıyla salınmaya mahkûmdur… Bitişine inanmadığınız hüzünlü bir ana fısıldar durmadan…

Salda gölü, Kaz Dağları, çevreye duyarlı yurttaşlar ve Tuncel Kurtiz…

Umut filmindeki Hamal Hasan, Sürü’deki Hamo Ağa, Teneke’deki Murtaza Ağa…

İnsanlığı kucaklamak istercesine ağız dolusu gülen, öfkelendiğinde ise gök gürültüsüne dönüşen sesiyle doğa…

Toplumların hastalıklı bir yapıya dönüştürüldüğü bir evrenin baskısı altında bile, inadına sanat diye haykıran… Modern dünyanın yarattığı kolaycı başarılara kanmayıp, makineleşen birey ve yığınlaşan topluma inat, doğa diye haykıran…

Var olanla yetinmeyip, içinde yaşadığı toplumu kavramak için sürekli çalışan, yaratıcı bir yaşam alanı oluşturmada ve karşılaştığı sorunlara karşı bilinçli reaksiyon göstermede önemli roller üstlenen bilinç…

“Doğa, bize bir ana gibi davranmış. İstemiş ki ihtiyaçlarımızı karşılamak hem zevkli bir iş olsun hem de aklımızın istediği, iştahımızın aradığı şey olsun. Onun kurallarını bozmaya hakkımız yok…” diye yazmış Montaigne

 

YORUMLAR

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

SON HABERLER