Araştırmacı yazar, şair, emekli öğretmen Mehmet Karasu; kırka yakın yazar ve akademisyenin görüşlerinin yer aldığı “Mehmet Karasu’ya Armağan” adlı kitapla onurlandırıldı.
Kitapta Karasu’nun düşüncelerine ve gerçekleştirmiş olduğu çalışmalarına yer verildi.
2003 yılında, Uluslararası Antakya Kültür Sanat ve Edebiyat Günleri’nin başlangıcı…
Değişik ülkelerden aydın ve yazarların Antakya’da ağırlanması…
Evvel Zaman İçinde Antakya Masalları, Bir Tutam Işık, Doğuya Açılan Pencere…
Türkiye Yazarlar Sendikası Hatay Temsilciliği, Aalen Antakya Kültür Derneği Başkanlığı…
Ve çok sayıda uluslararası sempozyuma sunulan katkılar…
Mehmet Karasu’nun yaşama ve canlılığa olan bağlılığı en büyük onur aslında…
Çünkü sanatı sırtlamak büyük iş, toplumu sırtlamak bilhassa…
Bireyi sırtlamak büyük iş…
Canlıyı ve doğayı…
Herkesin herkese yabancı, herkesin herkese uzak, herkesin herkesten nemalandığı ve herkesin her şey olduğu bir çağda sırtlamak, ağır yük…
“İnsan, sanatın en az bir dalıyla ilgilenmeli” diye yazmış Mehmet Karasu… “Bir şeyler yapmalı, sevmeli, bir şeylerin önemini kavramalı. İnsanın başka insanlara anlatacağı, vereceği paylaşacağı bir şeyleri olmalı…” diye yazmış…
Pozitif bir ivmenin yarattığı o hareketli yaşam tarzıyla, sanatın merkezinde olmak…
Sözcüklerin göbeğinde…
Toplumun ve bireyin en yakınında…
“Yaşadığım dünya çok fakirdi. Okuduğum dünyaysa çok zengindi. Zenginlikten parayı kastetmiyorum. İnsanların içleri çok zengindi. Aklımdan geçirdiğim ama bir türlü konuşamadığım şeyleri açıkça konuşabiliyorlardı…” diye araya giriyor Hüsnü Arkan
1950 yılında Antakya’da kımıldayan yaşam…
Harbiye Şehit Nazım Bey İlkokulu, Antakya Erkek Sanat Ortaokulu ve Antakya Lisesi’nde hızlanan adımlar…
1974 yılında İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü…
Tükenmeyen umut…
Karasu; değişik şehirlerde 26 yıl öğretmenlik yaptıktan sonra, 2002 yılında emekliye ayrıldı.
Unutulmaya yüz tutmuş çok sayıda masal, menkıbe, mani, destan, atasözü derledi…
Herkesin herkese yabancı, herkesin herkese uzak, herkesin herkesten nemalandığı ve herkesin her şey olduğu bir çağda yaşamı sırtlamak büyük onur…
Sait Faik Abasıyanık’ın yazdığı gibi; “Dünya değişiyor dostlarım. Günün birinde gökyüzünde, güz mevsiminde artık esmer lekeler göremeyeceksiniz. Günün birinde yol kenarlarında, toprak anamızın koyu yeşil saçlarını da göremeyeceksiniz. Bizim için değil ama çocuklar, sizin için kötü olacak. Biz kuşları ve yeşillikleri çok gördük…
Kötücül bir çağın girdabı belki…
İncinmiş ruhların, kırılgan metinlerin,
Çocukların ama bilhassa çocukların incindiği bir çağ…
Mehmet Karasu, bu kırılganlığın en dip noktasından sesleniyor…
En diri ve en umutlu dizelerle…
Bir sohbet ve onca zaman dudaklarda olmayanı yakalayan bir heyecan…
Şiirin, romanın, fotoğraf ve resim sanatının somut verileriyle sesleniyor…
Teknolojinin yarattığı hiçbir hıza benzemiyor bu canlılık.
Mouse işaretçisinin beğen butonunu tıklayan sesine benzemiyor…
Sanal dünyanın atıp tutan öfkesine hiç benzemiyor…
Paylaşmak en büyük onursa eğer, nice paylaşımlara Mehmet Karasu…
YORUMLAR