Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerine göre, Mart ayı itibariyle 12 aylık ortalamalar dikkate alındığında, tüketici fiyatları yüzde 18,70,
Yurt içi üretici fiyatları yüzde 31,17 arttı.
Geçen yılın Aralık ayına göre ise tüketici fiyatları yüzde 2,27
Yurt içi üretici fiyatları yüzde 2,14 yükseldi.
Tüketici fiyatları bazında martta bir önceki aya göre en yüksek fiyat artışı yüzde 43,81 ile çarliston biberde oldu.
Çarliston biberi, yüzde 36,04 ile sivri biber,
Yüzde 19,94 ile patlıcan izledi.
Ekonomiden sonra bireyi ve toplumu en çok ilgilendiren konu ise şiddet ve cinsel istismar… Toplumsal olarak kırılgan bir dönemden geçiyoruz… Şiddetin aile içinde bile sıradanlaştığı bir süreç…
Cumhuriyet gazetesinin 19.03.2019 tarihli haberine göre, “Türkiye’deki Risk Altındaki Çocuklar başlıklı bir sunum yapan Acıbadem Üniversitesi Tıp Fakültesi Adli Tıp Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Oğuz Polat, “Türkiye’de çocuklara yönelik fiziksel istismarın önemli bir sorun olarak algılanmadığını ve bedensel cezanın geleneksel bir yere sahip olduğunu söyledi. Prof. Polat, “Çocuklara verilen en yaygın ceza yüzde 73 ile azarlama ve en yaygın ceza nedeni ise yüzde 66 ile eğitimini ihmal etmektir” dedi. “Cinsel istismar fiilinin ise gizli olduğunu, ortaya çıkmadığını vurguladı…”
Yaşanan ekonomik sorunlar, özellikle kadın ve çocukların yaşadığı şiddet, elbette ki yereli de etkiliyor. Çünkü birey, dünyaya gözlerini açtığı andan itibaren, hayata tutunma mücadelesiyle karşı karşıyadır. Şehir de öyle, tıpkı birey gibi hayata tutunmanın enerjisini arar durur…
Haftalardır konuştuğumuz yerel seçimleri konuşmaya devam ediyoruz…
Oysa şehri şehir yapan değerleri yükseltme vakti… Yaşanabilir, güvenli, refah seviyesi iyileştirilmiş, sosyal yönü her bireyin yaşamıyla ilişkili şehirler…
Yirminci yüzyılın en önemli düşünürleri arasında yer alan Charles Malgrave Taylor; “Şehir, tıpkı antiklerdeki gibi, insan yaşamının en iyi ve en yüksek halinin mekânı olarak görülür.” der.
Seçimleri geride bıraktığımıza göre, artık şehri şehir yapan değerleri yükseltme vakti… Yaşanabilir, güvenli, refah düzeyi iyileştirilmiş, sosyal yönü her bireyin yaşamıyla ilişkili şehirler…
İstihdam, eğitim ve sağlıklı bir geleceğin kaygısını gidermiş; doğasıyla, insanıyla, kültürüyle barışık şehirler inşa etmeli…
Yeşil alanların kendine yer edindiği
Kadının, çocuğun, engellinin, kendini güvende hissettiği
Meydanları, bisiklet ve yürüme yolları…
Müziği, rengi, tiyatrosu, fuarları, tebessümü olan sosyal kentler…
Kısacası dokusal dengesini yitirmeyen şehirler inşa etmeli.
Ve Constantino KAVAFİS’in dediği gibi
“Hep peşinde, izleyecek durmadan seni kent.
Dolaşacaksın aynı sokaklarda.
Ve aynı mahallede yaşlanacaksın ve burada,
Bu aynı evde ağaracak aklaşacak saçların…”
YORUMLAR