Ana Sayfa Arama Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Murad DEMİRKOL

Düşsel Harmoni

Geceyle gündüzün karmaşası mı?

Saat saat yaşanan kaos, iç basıncı zorlarcasına, çığlığına kadar uzanıp, bir anda susuyordu.

Neydi bu yaşanmışlık?

Gözlerinin kapandığını hissetti. Bir hastane odası, daha çok bir yoğun bakım ünitesi…

Tavana baktığında gökyüzüne saldıran atmacalar gördü.

Esrik bakışlarında, bu yaşananların kimin dünyasına ait olduğunu merak ediyordu. Gerçeği yaşadığından emindi aslında. Kendinde olduğunu sezdiren dalıp gitmeler…

Mekân Picasso’yla sohbet ettiği mekândı.

Ama yaşanan hız öylesine derinlikliydi ki, buraya nasıl geldiğini bu konuşmaları nasıl yaptığını anlayamıyordu.

Belki gerçekten boyutlar arası bir yolculuk, onu bulmuştu da, sınıyordu. …

Gece veya gündüz farkı yoktu belki.

Işıklara verdiğimiz anlam neyse o.

Renkler değişiyordu sadece.

“Ama üzüntü demek, gece gündüz, uykuda olsun, uyanık olsun, vücuduna saplanmış bir oku taşımak demek, çekilir şey değil bu…”

“Kafka!” diye inledi çocuk. “Dünyamda olsam, yine mi Milena’ya mektuplar diye çığlık atardım.”

“Ama kendi ağzından duymak yepyeni bir his…”

“Sanki yeniden yazıyormuş gibi…”

“Bir çeşit yabancılaşma” diye araya girdi Kafka. “Modern dünyanın tatminsiz bireylerinin şımarıklığı da sayılabilir…”

“İnandıklarımızla yaşadıklarımızın iç içe geçmesi gibi mi?”

“Hayır!”

“Benim yabancılaşmam sizinkinden az farklı. Tamamen farkında olmak yani…”

“Çatlaklar arasında bir ışık bulunmalı. Sende o ışığı unutmamalısın. Unutmamalısın ki buraya geliş amacının bir sonucu olsun…”

“Geliş amacımı konuşacak mıyız?”

Kafka derin bir gülücük sunarak, “Burada somut veri yoktur çocuk. Herkes düşünür. Hem de herkes sesli düşünür… Ve her sesin rengi, bizi amaçladığımız yola sürükler. Sonuç bir sebeptir daima. Sebep sensin. Sonucu da sen haykır!

“Ama bu adil değil” diye irkildi çocuk. “Ben daha yeniyim. Ben… Ben babamın okumalarıyla büyüdüm.”

Kafka bir iki adım atıp, “Tüm boyutları aşıp burada olman, adaletin en büyüğü bence… Geri dönmekte senin seçimin…”

Çocuk yeniden araya girip, “Ama bunlar senin karakterlerinin cümlesi. Sana ait değil.” diye söylendi.

“Yazdıklarım ve yarattıklarım bana ait” dedi Kafka.

“Hayır! Bir yazarın yarattıkları okuyucuya aittir…”

Kafka anlamsızca gülümsedi. “İyi yazmanın getirdiği mutluluğun bedelini bu kadar korkunç bir şekilde ödemek!”

“Felice’ye Mektuplar” diye araya girdi çocuk. “Sana söylemiştim hiç adil değil. Kitaplardan konuşuyorsun. Ve bu yüzden devamlı mutsuzsun…”

Kafka Çocuğun omuzuna dokunup, “Esasında gerçek anlamda mutsuz olmamak, mutsuzluğun o taze dikenini hissetmemek, bunun yerine başını eğip, nefret ettiği, bir tiksinti veya en azından bulanık bir kayıtsızlık uyandıran, ama yine de yaşamak için yazılması kaçınılmaz olan, bitmek tükenmek bilmeyen şeylerle dolu defter sayfalarına bakmak…”

“Bunlar sizin yarattığınız karakterler” diye bağırdı çocuk

“Bunlar benim!” diye bağırdı Kafka. “Ne diye yazdım o vakit…”

“Burası bıraktığımız dünya değil ki” diye araya girdi çocuk. “Yeni giysilerini giyinip, yeni bir yola, yeni adımlarınla, kendi ayaklarınla yürüme vakti!”

“Ama yığınlara dikkat et!” diye gülümsedi Kafka

“Merak etme” dedi çocuk. “Benim yaram da çok taze”

Murad DEMİRKOL

YORUMLAR

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

SON HABERLER