İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği (İSİG) Meclisi, Türkiye’de 2019 yılının ilk iki ayında en az 284 işçinin iş cinayetlerinde yaşamını yitirdiğini açıkladı. Şubat ayında en az 125 işçinin yaşamını yitirdiği belirtilen açıklamada kadın işçi ölümlerine dikkat çekildi.
Açıklamada ‘İşçi sağlığı ve iş güvenliği alanının görünmeyenleri’ olarak kadın işçilerin durumuna yer verildi. Buna göre, geçen yıl çok sayıda kadın, tarlaya çalışmaya gitmek üzere istiflendikleri kasalarda geçirdikleri trafik kazasında, ev işçisi olduğu evin camını silerken düşerek, bir aracın altında ezilerek ya da işyerini basan bir erkek tarafından vurularak yaşamını yitirdi.
8 Mart’ı geride bıraktık.
Anlamı boşaltılmış hatta kıstırılmış her gün gibi olağan bir sıradanlık…
Merdiven altlarında, pencere pervazlarında güvencesiz çalışan kadınların hatırlanmadığı,
Sokak ortasında şiddete maruz kalan, darp edilen, öldürülen
Evde, işyerinde sindirilen kadınların günü…
İSİG, son yıllardaki iş cinayetlerinde, Ölen kadın işçilerin çoğunun sendikasız olduğu ve en az yüzde 75’i ise kayıt dışı çalıştırıldığını belirtiyor.
Kadına şiddette sayısal artışın yanı sıra, şiddetin biçimi de değişti… Kadınların yarısından fazlası yaşadığı şiddeti anlatamıyor bile…
Namus ve tahrik gibi kavramların ardına gizlenerek, kadını cezalandırmanın yolları didikleniyor adeta…
“Bir ışık arıyorum, bir umut arıyorum uzun zamandır…” diye sesleniyor Nilgün Marmara
Çevreden yana, insan ve doğa odaklı, aydınlık bir ülkenin geleceğini ısıtan bir ışık…
Ve yine seçim gündemi…
Kadının kotayla konuşulduğu, temsilin erkek gözüyle tırtıklandığı bir seçim daha…
Dünyada eğitim hakkından mahrum 1 milyardan fazla yetişkinin 2/3’ü kadınken,
1,2 milyar yoksulun %70’ini kadınlar oluşturuyorken,
Kadın cinayet kurbanlarının yüzde 70’i eşleri ya da sevgilileri tarafından öldürülüyorken
Dünyada her 3 kadından 1’i hayatının bir döneminde şiddete maruz kalırken ve her 5 kadından 1’i hayatının bir döneminde taciz veya tecavüz kurbanı olurken, kadını ve doğasını bir güne sığdırmak…
“Ey yüzleri bir babakuş gölgesine çakılmış olanlar,
Üzgün adım, ileri marş!…” diye sitem ediyor Nilgün Marmara
Kalıplaşan güzellemelere inat bağımsız birey gibi sesleniyor aslında.
Hayatın her alanında söz sahibi olmak isteyen bilinç gibi…
Seçimler kapımızı bir kez daha çalmışken,
Çalışırken, emzirirken, aşık olduğunda ama özellikle seçerken seçilirken, birey olduğunu hatırlayan her kadın gibi aydınlık geleceği kucaklayan bir tercihle koyulmalı yola…
YORUMLAR