Gündemi tanımlayabilecek bir duygu yok aslında…
Renk yok, doğaya ait yeşil yok…
Yerel seçimin yerelliği yok…
Televizyonlarda birbirini suçlamaya programlanmış yüksek sesli tartışmalar…
Bir görüntü kumpanyası, bir mide krampı…
Sabahattin Ali’nin Kürk Mantolu Madonna’da yazdığı gibi, “Hislerimiz o kadar anlaşılmaz ve bulanık ki…”
İnsan umut demek istiyor yine de
Çevre, yaşanacak kent, çocuklar için nitelikli kreş, spor salonları ve kendiyle barışık bireyler…
Çünkü karamsar düşüncelerden sıyrılma öyküsüdür şehir bilinci…
Bireysel ilkeleriyle toplumu barıştırmaktır.
Doğayı her canlısıyla anlamaktır, geleceğe yönelmiş bir adım, bir vicdandır…
Düşündükçe içimizi soğutan, nefes aldıran bir sıçrama noktası…
Kadına, çocuğa şiddete dur diyenlerin umudu…
Çocuk işçiliğinin karşısında olmaktır…
Derelerimizin ağaçlarımızın umudu…
Bir sokak hayvanını şiddete karşı sahiplenenlerin umudu…
Ötekinin olmadığı, ortakça yaşamı savunanların…
Çiftçiye, emekliye, işçiye, öğrenciye…
Amin Maalouf ‘un dediği gibi “Hayat, insana bıkkınlık verecek kadar uzun değildir…” çünkü…
Yeni bir seçime giriyoruz
Yerelin sorunlarından çok kısır bir tartışma, gergin ifadeler dolanıyor zihnimizde…
Takım tutar gibi konuşan, doğruyu yanlışı umursamayan, kendinden olmayana sırt çevirmiş bir travma…
Oysa umut ötekinin olmadığı, kardeşçe, ortakça bir yaşam heyecanıyla yeni bir geleceği düşlemektir.
Umut, bir kuş gibi konmalı omuzlarımıza…
Bir bahar gibi…
Yaşama tutunmanın, yaşam sevincini duyumsamanın, mücadele azminin en uzun kıyısında koşmak gibi…
Doğayı seçmenin sorumluluğu
Çocukların geleceğini
Şehrin soluğunu,
Birlikte yaşamanın sorumluluğunu seçmektir umut…
Ve Cemal Süreya
“Bir şarkı edinmişsindir, bir umut
Güzelsindir de oldukça, çocuksundur da…”
YORUMLAR