Ana Sayfa Arama Video Yazarlar
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Murad DEMİRKOL

Ufuk Özgül

Festivaller, davetler, söyleşiler öyle pek umursadığı bir alan değil… İyi düşünmek, iyi yazmak oda olmazsa yazmamak…

“Okul öncesi annemle babamın bana okudukları kitapları birkaç kez dinledikten sonra ezbere okuduğumu çok net anımsıyorum…”

“Hemen her yaz gittiğimiz Niğde ve Bor’da geçirdiğim renkli çocukluğum da öykücülüğün ilk tohumlarını atıyordu. Belgesel, fotoğraf ve edebiyat üçgenin içinde yer alabilmek; nefes aldığımız çemberin, görünen ve görünmeyen yönlerini tanıma, bilme ve anlama gayreti gerektiriyordu…”

Yazarın hayal ve kurmaca gücü…

Yeteneği çerçevesinde yepyeni bir dünya kurma anlamı…

Ufuk Özgül, 2014 ve 2017 “Gülçınar İlhami Emin” Belgesel filmlerinde proje metin çözümleme ve Yönetmen Asistanlığı görevini üstlendi. 2011’de Şimşek Yayınları’ndan basılan “Denizkabuğu, Peri ve Karakuş” isimli çocuk öyküleri kitabıyla, 2013’te Bilfen Yayınlarından çıkan “Haylazlar Tayfası” isimli çocuk öykülerinden oluşan kitapları mevcuttur. 1997’deki ilk kolaj sergisinin ardından sokak fotoğrafçılığına yönelmiş, kimi güncel dergilerde fotoğrafları ve öyküleri yayımlanmıştır.

Az görünür olmak onun güçlü yanlarından sadece biri sanırım… Sanal büyünün etkisinde olmayan bir yazın emekçisi…

Toplum diye araya girdim…

“Dünyamız gariptir;” diye cevapladı. “Acılarımızın faturasını, çocuklarımıza çıkartırız. Özellikle bizdeki gibi aileden -mezun- olunamayan toplumlarda; satır aralarını boş bırakmadan, büyüklenmeden çocuk ruhunu okuyabilmek sanırım çocuklaşmadan çocuk kalabilmekle sağlanabilir. Tüm bunlara bir de günümüz çocuk hak ve ihlalleri eklenince, bu acılarla yüzleşmek istemeyenlerimize bir dönem hepimizin çocuk olduğumuzu anımsatmak isterdim…”

Peki ya birey ve edebiyat?

“Kişinin yaşam felsefesini ve hayatla derdini düşselden yola çıkarak; ister görsel, ister sözel aktarma çabasını ve bunu gerçekleştirmesini, kişinin yaşamında benimsediği duruş çizgisiyle ilintili görüyorum…” diye cevapladı.

Az daha açsak diye araya girdim…

Albert Camus’un ‘Bugünün Dünyasında Sanatçı Ne Yapabilir?’ başlıklı yazısının bir bölümünde: “Elbette sanat tek başına doğruluk ve özgürlük getirecek bir dirilişi sağlayamaz ama, sanat olmadıkça bu diriliş biçimini bulamaz, bulamayınca da hiçbir şeye benzemez. Onun için de her gerçek sanat yaratışı yarın için bir muştudur.” tespitlerini düşündüm. Sanatın, müzayede salonuna dönüşmesi de cabası. Bunun yine sanat ile aşılabileceği kanaatindeyim.

Çocuklar?

“Zaman zaman iletişimsizliği de beraberinde getiren iletişim çağında yaşanılan ve yaşatılan acıların gün yüzüne çıkmasının tek başına yeterli gelmediği bir gerçek. Üstesinden gelebilmek de aynı ölçüde tüm bu acıların duyulmak ve görülmek istenilmesiyle ancak mümkün olduğunu düşünenlerdenim. Hindistanlı, Bangladeşli çocuk isçileri, madenlerde çalışan, mahpushanelerde tecavüze, aile içi şiddete, enseste uğramış, göçertilmiş çocuklar ah…” diye sustu…

Festivaller, davetler, söyleşiler öyle pek umursadığı bir alan değil… İyi düşünmek, iyi yazmak, oda olmazsa yazmamak…

YORUMLAR

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

SON HABERLER