Ekim ayı ile birlikte, Türkiye Büyük Millet Meclisi de çalışmaya başladı.
Daha önceki yazımda da belirttiğim gibi, gündemin ilk maddesi olarak anayasa değişikliği ortaya konuldu.
Bilindiği ya da anayasa konusunda bilen kişilerin hatırlattığı üzere; her isteyen, istediği zamanda anayasa yapamaz.
Anayasa yapamadığı gibi, önce var olan anayasaya uymasını bilmek gerektiği de gözden uzak tutulmamalıdır.
Bugün için meclis; sağ görüşlülerin çoğunlukta olduğu bir ortamda olduğuna göre; verilen sözlerin, yapılan konuşmaların da buna göre şekillenmesi gerekir.
Yürürlükte olan anayasamıza göre gereken adımların atılması gerektiğini de unutmamalıyız.
Tek adam rejiminde bu doğrultuda hareket etme zorunluluğu vardır.
Önce verilen sözler yerine getirilir.
Yapılacağı vadedilenler yerine getirilir.
Ant içerken kullanılan sözler yerine getirilir.
Bunlar yapıldıktan sonra da yeni bir anayasanın koşullarının var olup olmadığına bakılır.
Eğer koşullar var ise, o zaman gereken adımlar atılır.
Şu anda yeni bir anayasanın gündeme getirilmesinin vakti ve zamanı olmadığı kanısındayız.
Şöyle ki;
Sözlerin tutulmadığı,
Vadedilenlerin yerine getirilmediği,
Anayasanın birçok kez göz ardı edildiği,
Anayasaya aykırı uygulamaların var olduğu bir ortamda, yeni bir anayasa yapma adımlarının atılmasını doğru ve yerinde bulmadığımızı ifade etmek istiyoruz.
Şartlar oluşmadan, var olan anayasanın neresini beğenmediğinizi açıklamadan yola çıkmak doğru olmasa gerek.
Bu nedenle anayasa konusunda çok dikkatli olmak gereklidir.
İkide bir anayasa yapılmaz.
Bu kanun değil ki, eksik yanı görülünce değiştirilsin.
Yaz-boz tahtası olamaz.
Onun için bu konuda dikkatli olmak gerekir.
Bu konuda uzun uzun düşünmek ve karar vermek gerekir.
Yani bir anayasa yapabilmek için şartların oluşup oluşmadığına bakmak gerekliliği unutulmamalıdır.
Hatırlatıyor ve uyarıyoruz.